Osmanlı Tarihi - Mercidabık Muharebesi

Yavuz Sultan Selim Han'ın Memlük Devleti'ne karşı kazandığı ilk zaferin bir özeti mahiyetindedir.

Divan Edebiyatı

Divan Edebiyatına Genel Bir Bakış.

Müzik Listeniz Hayatınızı Değiştirebilir

“Müzik Listeniz Hayatınızı Değiştirebilir” kitabına göre, müzikteki doğru ritim, ruhsal durumu iyileştiriyor.

Ansiklopedi Efsanesi Artık Basılmayacak

Dünyanın en uzun süredir yayımlanan İngilizce genel kültür ansiklopedisi Britannica bundan sonra basılmayacak.

Bir Kişilik Nüfusu Olan Kasaba Satışa Çıktı

ABD’nin Buford kasabasının tek sakini olan Don Sammons kasabayı satışa çıkardı.

4 Mayıs 2012 Cuma

Ramazanoğulları Beyliği

Ramazanogullari, Adana ve çevresinde XIV. yüzyilin ikinci yarisindan XVII. yüzyilin baslarina kadar hüküm sürmüs olan bir Türkmen beyligidir.

I- SIYASÎ TARIH

a- Beyligin mensei ve kurulusu

Beyligin kuruculari Oguzlarin Üçok koluna mensup Yüregir boyundandirlar. Bu Üçok Türkmenleri ayni boydan gelen diger Türkmenlerle birlikte, XIII. yüzyilda Mogol istilâsi yüzünden Anadolu'ya gelmisler, ancak burada da Mogollarin takibinden kurtulamayinca güneye dogru inerek Memlûk hükümdari Baybars (1261-1277) tarafindan Antakya-Gazze arasinda uzanan bölgeye yerlestirilmislerdir.

Memlûk Sultani Baybars, Mogollara karsi yaptigi mücadelede bu Türkmen gruplarinin çok büyük yardimini gördü. Türkmenlerin bu yardimlari sayesinde Mogollar Suriye ve Çukurova'dan çikarildilar. Bu arada Haçli seferleri sirasinda meydana gelen siyasî buhran esnasinda Çukurova'da hakimiyet kuran Ermeniler, Mogollar'in en sadik müttefikleri olarak Suriye bölgesinde saldirgan hareketlerde bulunmaya baslamislardi. Sultan Baybars'in 1265'den sonra Ermeniler üzerine yaptigi seferlere de genis ölçüde katilan Türkmenler, bölgede bozulmus olan düzenin saglanmasinda önemli rol oynamislardir.

Sayilari 40 bin çadir kadar olan bu Türkmenlerden Bozok koluna mensup olanlar Maras ve Elbistan civarinda Dulkadir Beyligi'ni kurdular. Üçok koluna mensup olanlar ise Adana ve Payas çevrelerini Ermeniler'den alarak buralara yerlestirmeye basladilar.

b) Memlûklular'a Tâbi Dönem

Memlûklular Mogollarin müttefiki olan Ermenilerin bu hareketlerine karsi kayitsiz kalmadilar. Özellikle Baybars devrinden itibaren Çukurova'da yagma ve tahrip akinlarina giristiler. Sultan Kalavun-oglu el-Melikü'n-Nâsir Muhammed'in hükümdarligi zamaninda (1310-1314) bu akinlar fetih mahiyetini aldi. Çukurova bölgesi birbiri arkasindan Memlûk topraklarina katildi. Nihayet 1375 yilinda Sis (Kozan) sehri de alinarak buradaki kralliga son verildi. Memlûklular Çukurova'da Ayas, Sis ve Tarsus olmak üzere üç nâiblik (valilik) kurdular. Çukurova'nin Memlûklular tarafindan fethedilmesinde Üçok Türkmenlerinin büyük yardimlari oldu. Bu sebeple, Memlûklular, Çukurova'yi almalarinda ve bilhassa orada tutunmalarinda en büyük pay sahibi bulunan Üçoklardan Yüregir boyunun reisi Ramazan Bey'e Adana çevresi ile Misis'in idaresini verdiler.

Beylige adini vermis olan bu Türkmen reisi Ramazan Bey'in faaliyetlerine ilk kez 1353 yili olaylari arasinda rastlanmaktadir. Bu tarihte Memlûk Sultani Melik Salih'e karsi Misir'da büyük bir isyan baslamisti. Halep Valisi Bayboga da Sultana karsi harekete geçmis, Dulkadir-oglu Karaca Bey de bu isyana katilmisti. Isyancilar Dimask (Sam)'a vardiklarinda Sultan Salih'in büyük bir ordu ile üzerlerine geldigini duydular. Bunun üzerine Dulkadir-oglu Karaca Bey, müttefiklerinden ayrilarak ülkesine geri döndü. Yalniz kalan Bayboga, Sultana karsi koyamayacagini anlayinca geri dönerek Karaca Bey'e sigindi. Bunun üzerine Sultan Salih, Dulkadir-oglu Karaca Bey'den isyancilari teslim aldi ve onu Türkmen emirliginden azlederek Dulkadirli ülkesini Ramazan Bey'e verdi (1353). Ramazan Bey hakkinda bilinen bilgiler bu kadar olup kendisinin bu tarihten kisa bir süre sonra, 1353 yili sonu veya 1354 yili baslarinda öldügü anlasilmaktadir.

1- Ibrahim Bey (1354-1383)

Ramazan Bey'in ölümünden sonra oglu Sarimüddin Ibrahim Bey'e Türkmen emirligi tevcih edildi. Babasinin ölümünden hemen sonra Kahire'ye giden Ibrahim Bey sultana ve nüfuzlu emirlere sayisiz hediyeler takdim etti. Memlûk sultani da Ramazan-oglu'na dirlik, yani ikta ile beraber emirligi tevcih etti (1354). Böylece Memlûk Sultanligi'na bagli olarak beyliginin basina geçen Ibrahim Bey ülkesine döndükten sonra topraklarini genisletmeye basladi. 1360 yilinda Halep valisi Emir Seyfeddin Baydemir komutasindaki Memlûk kuvvetleri Türkmenlerin de yardimi ile Ermeni Kralligi elindeki Adana ve Tarsus'u zaptettiler. Böylece Ermeniler'in idaresinde merkezleri Sis (Kozan) olmak üzere birkaç kale kaliyordu. Memlûk sultanliginin Adana'yi kimin yönetimine biraktigi hakkinda kaynaklarda kesin bir bilgi yoksa da burasinin Ramazan-oglu Ibrahim Bey'e verildigi kuvvetle muhtemeldir. Adana'dan sonra Sis sehri de Türkmenlerin yardimi ile Memlûklularin eline geçti. Böylece Çukurova hukuken Memlûklularin, fakat fiilen Ramazan-ogullarinin hakimiyeti altina girmis oldu.

Celadetli ve bahadir kisi manalarina gelen Sarimüddin ünvanini tasiyan Ibrahim Bey, Adana ve çevresinde hakimiyetini saglamlastirdiktan sonra Memlûk baskisindan kurtulmak ve istiklâlini ilân etmek üzere önce Karaman-oglu Alâaddin Bey'le ittifak etti. Daha sonra da Memlûklularin elinde bulunan Sis sehrini almak için Dulkadir-oglu Halil ile Memlûklular aleyhinde anlasti. Ancak Dulkadir-oglu Halil Bey'in 1381'de Memlûklularla yaptigi mücadelede yenilmesinden sonra Ibrahim Bey Sis valisi Torumtay araciligi ile Sultana müracaat ederek affedilmesini istedi.

Ibrahim Bey'in Memlûklulara karsi olan bu sadakati çok kisa sürdü. Memlûk sultani, Ibrahim Bey'in Karaman-oglu Alâaddin Bey ile ittifak ettigini ileri sürerek üzerine kuvvet gönderdi. Haleb valisi Yelboga en-Nasirî, bu sefer sirasinda Ibrahim Bey ile kardesi Kara Mehmed'i Sis'de yakalayarak öldürdü (1383).

2- Ahmed Bey (1383-1416)

Ibrahim Bey'in Memlûklular tarafindan öldürülmesinden sonra yerine kardesi Sihabeddin Ahmed Bey geçti. Ramazanogullari Beyligi Sihabeddin Ahmed zamaninda en parlak dönemlerinden birini yasadi. Agabeyi Ibrahim Bey zamaninda Bire (Birecik) hakimi olan Ahmed Bey bazan Memlûk-lular'a bagli kalarak onlarin yardimina kosuyor, bazan da Sultan'a karsi cephe aliyordu.

Ahmed Bey beyligin basina geçtikten sonra Dulkadiroglu Halil Bey ile birleserek Maras'i istilâ etti. Ancak Emir Yelboga gelerek duruma tekrar hakim oldu. Memlûk Sultani Berkuk'un 1399 yilinda ölümünden sonra yerine geçen Sultan Ebu'l-Ferec, Türkmen beylerinin kendisine itaatlerini temin etmek gayesiyle basta Adana valisi olmak üzere bütün beylere dirlik gönderdi. Ancak Sultan Berkuk'un ölümünden sonra, Memlûk emirleri arasinda baslayan rekabet ve mevki mücadeleleri Güney Anadolu'daki beyliklerin ve özellikle de Ramazanogullari'nin durumlarini kuvvetlendirmesine yardimci oldu.

Timur'un Suriye'den dönüsünden sonra Halep sehrinin Timurlular'dan alinmasinda büyük basarilar gösteren Ahmed Bey, daha sonra Suriye Araplarinin sehri abluka altina almalari sirasinda da Haleb naibi Demirtas'a yardim ederek Arap emirini kaçmaya mecbur etti. Bunun üzerine Memlûk Sultani Ebu'l-Ferec, yardimlarindan dolayi Ahmed Bey'e hil'at, para ve çesitli hediyeler gönderdi (1401).

Böyle olmakla birlikte ertesi yil Haleb valisi Demirtas Sultana isyan edince, Ramazan-oglu Ahmed Bey de ona yardimci oldu. Ancak yeni vali olarak Haleb'e gönderilen Tokmak, Ahmed Bey'in de içinde bulundugu isyanci gruplari bozguna ugratti. Demirtas ve müttefiki Sam Valisi Tangriberdi, Ahmed'in ülkesine sigindilar. Ancak daha sonra afffedilen Demirtas tekrar Haleb valiligine getirildi (1405).

Bu sirada Antakya emiri olan Doganci-oglu, bölgede karisikliklar çikartmakta ve Heleb'e tâbi kaleleri eline geçirmekteydi. Bunun üzerine Haleb Emiri Demirtas, Ramazan-oglu Sihabeddin Ahmed Bey ile Dulkadir-oglu Alâaddin Ali Bey'den yardim istedi. Haleb Emiri Demirtas, öteden beri birbirine düsman olan bu Türkmen beylerini baristirdi.

Ahmed Bey bu tarihten sonra Memlûk emirlerinden Seyh ve Nevruz arasindaki mücadelede Seyh'in tarafini tuttu. Memlûk Sultani Ebu'l-Ferec, emirler arasinda yillardan beri sürüp gelen mücadeleye son vermek için Haleb'e geldi (Temmuz 1410). Seyh ve Nevruz, Elbistan, Malatya ve Ayintab'in Türkmenlerden alinarak kendilerine verilmesini istedi ise de Sultan bunu kabul etmedi. Daha sonra Haleb'de Ramazan-oglu Emir Ahmed'le görüsen Ebu'l-Ferec, ayni zamanda onun kizi ile de evlendi. Sultanin çok sevdigi bu hatun Misir sarayinda çok büyük bir itibar görmüs ve kendisine Hunda Kübra (Bas Hatun) ünvani verilmistir. Ramazan-oglu Ahmed Bey ayni yil damadi olan Sultan Ebu'l-Ferec'i ziyaret etmek için Misir'a gitti. Kahire'de bir müddet kaldiktan sonra ülkesine dönen Ahmed Bey, 7 aylik bir muhasara sonucunda Karamanogullari'nin elinde bulunan Tarsus'u aldi (1415). Burada Sultan Melikü'l-Müeyyed adina hutbe okuttuktan sonra sehri oglu Ibrahim'e birakarak Adana'ya döndü.

Ahmed Bey oldukça yasli oldugu halde 1416 yilinda vefat etti. Cesur, heybetli ve dirayetli bir emir olarak zikredilen Ahmed Bey, Adana'dan baska Sis, Tarsus, Misis ve Ayas sehirlerini de idaresi altina almisti. Onun ölümünden sonra Ramazan-ogullarinin siyasî ehemmiyeti azaldi.

3- II. Ibrahim Bey

Sihabeddin Ahmed Bey'in ölümünden sonra ogullari arasinda saltanat mücadelesi basladi. Bunlardan Ibrahim Bey, beyligin yönetimini ele geçirmeyi basardi. O, Misir Memlûklu sultanina elçiler göndererek emirligini ve bagliligini bildirdi. Ramazanogullari'nin iktidar mücadelesinden faydalanan Karamanogullari Tarsus'u yeniden ellerine geçirmislerdi. Bu sebeple Memlûk Sultani Melikü'l-Müeyyed 1417 yilinda Suriye üzerine sefere çikti. Memlûk ordusu Amik ovasina geldiginde Ramazan-oglu Ibrahim Bey de kuvvetleriyle birlikte gelerek Sultana katildi. Ibrahim Bey bu sefer sirasinda Sultan Melikü'l-Müeyyed'in huzuruna çikarak itaatini bildirdi. Bu sirada Ibrahim Bey'in yaninda annesi, ogullari ve emirleri bulunuyordu. Memlûk Sultani Müeyyed, Ibrahim Bey'e ve annesine büyük itibar gösterdi ve onlara hil'atler verdi. Memlûk sultani Amik ovasindan Elbistan üzerine hareket etti ve emirlerinden Koçkar'i Tarsus'un zapti ile görevlendirdi. Neticede Tarsus Karamanogullari'ndan alindi ve buraya bir vali tayin edildi.

4- Hamza Bey

Böyle olmakla birlikte, Ramazan-oglu Ibrahim Bey ertesi yil Karaman-oglu Mehmed Bey ile ittifak yaparak Tarsus'u geri almak üzere Memlûk sultanina karsi cephe aldi. Bunun üzerine Memlûk sultani, Ibrahim Bey'i beylikden azlederek yerine kardesi Izzeddin Hamza Bey'i tayin etti. Böylece Çukurova'da iç karisikliklar tekrar basladi. Karaman-oglu Mehmed Bey Tarsus'u geri almak için bu bölgeye geldi. Karaman askerleri ile Memlûklular arasinda meydana gelen savaslarda pek çok can ve mal kaybi oldu. Neticede Karaman-oglu Mehmed Bey'in oglu Mustafa Bey harekâta devam ederek Tarsus'u Memlûklulardan geri aldi.

Ramazanogullari'nin basina getirilen Hamza Bey kardesine karsi etkili olamadigindan duruma yine Ibrahim Bey hakimdi. Ibrahim Bey, Karamanogullari'ndan gördügü yardim sayesinde Adana'da rahatça hareket ediyor ve kardesinin beyligini kabul etmiyordu. Ibrahim Bey bu sirada affedilmesi için annesini Sultan Müeyyed'in huzuruna gönderdi. Ancak sultan ona itibar etmedigi gibi Kahire'de hapse attirdi.

Karamanogullari'nin Ibrahim Bey'i desteklemek suretiyle faaliyetlerde bulunmasina çok sinirlenen Memlûk sultani, oglu Seyyid Ibrahim komutasindaki bir orduyu Karaman ülkesine gönderdi. Sultan Tarsus'un fethi için de Sam valisi Tani-Bek'i görevlendirdi. Dulkadirogullari'nin da yardimini alan Memlûk ordusu Anadolu'ya gelerek Nigde, Eregli ve Larende'de büyük tahribat yapti. Bu harekât sirasinda Karaman beyligi Mehmed Bey'den alinarak Ali Bey'e verildi.

Öte tarafdan Tarsus üzerine yürüyen Sam Valisi Emir Tani-Bek ise Amik'de Ramazan-oglu Hamza Bey kuvvetleriyle birlestikten sonra sirasiyla Tarsus, Adana ve Misis'i zabtetti. Memlûk kuvvetleri karsisinda yenilen Ramazan-oglu Ibrahim Bey, kaynatasi olan Karaman-oglu Mehmed Bey'in yanina çekildi. Ibrahim Bey ayni yil içerisinde Karaman-oglu'nun, Dulkadirliler elindeki Kayseri üzerine yaptigi sefere katildi. Bu sehir, Sultan Müeyyed'in oglu Seyyid Ibrahim'in Anadolu seferi sonucunda Karamanogullari'ndan alinarak Dulkadir-oglu Nasirüddin Mehmed Bey'e verilmisti. Nasirüddin Mehmed Bey Kayseri'yi zapta gelen bu müttefik kuvvetleri büyük bir bozguna ugratti. Karaman-oglu Mehmed Bey savasta esir düstügü gibi oglu Mustafa Bey öldürüldü. Ramazan-oglu Ibrahim Bey ise kaçmaya muvaffak oldu. Ayni yil içerisinde Ramazan-oglu ailesinden Sadaka isminde bir bey Memlûklular tarafindan öldürüldü. Sadaka'nin Hamza ve Ibrahim Beyler'le akrabalik derecesinin ne oldugu bilinmemektedir.

Bu tarihten itibaren Ramazanogullari'nin siyasî nüfuzlari azalmaya basladi. Süphesiz bu durum Memlûklu Sultani Müeyyed'in kuvvetli sahsiyeti ile ilgilidir. Müeyyed, hakimiyeti altindaki her yerde devletinin itibarini saglamis olup bunu halefleri Baybars ve Çakmak devam ettirmislerdir.

Memlûklularin destegini saglayarak agabeyi Ibrahim Bey ile mücadele eden Hamza Bey hakkinda kaynaklarda fazla bilgi bulunmamaktadir. Hamza Bey'in çok geçmeden düsmanlariyla yapmis oldugu bir mücadelede öldürülmüs oldugu anlasilmaktadir. Hamza Bey'in yerine kardeslerinden önce Ahmed, sonra da Ali geçti (1426).

Karaman-oglu Ibrahim Bey'in yaninda bulunan Ramazan-oglu Ibrahim Bey'e gelince; Memlûk Sultani Baybars, 1427 yilinda emirlerinden Sadi Bey'i Karaman-oglu'na göndererek Ramazan-oglu'nu kendisine teslim etmesini istedi. Ibrahim Bey de enistesi Ramazan-oglu Ibrahim Bey'i Baybars'in adamlarina teslim etti.

Memlûklu Emiri Sadi Bey, Ibrahim Bey'i çocuklariyla birlikte Kahire'ye götürdü. O, daha sonra Cebel kalesine hapsedildi. Bu sirada yaninda bazi Türkmen ileri gelenleri oldugu halde Kahire'ye gelen Ramazan-oglu Mehmed Bey, akrabasi olan Ibrahim Bey'in kendilerine çok iskenceler yaptigini ve iki amcasini, kardeslerini ve onlarin çocuklarini öldürdügünü ileri sürerek kisas davasinda bulundu. Neticede Ibrahim Bey, Memlûk sultanina ihanet etmesi ve ona karsi harekete geçerek Misir askerinin bos yere öldürülmesi gibi sebeplerle 15 Aralik 1427'de idam edildi. Yerine Mehmed Bey Ramazanogullari beyligine tayin edildi. Ibrahim Bey, Ramazanogullari'nin basinda bulundugu kisa süre içerisinde daima Memlûklularla mücadele ederek beyliginin bagimsiz olmasina çalisti. Memlûk Sultani Melik Müeyyed Seyh tarafindan azledildikten sonra da kendi sülâlesinden emirlige getirilen kimselerle mücadele etti. Onun bütün gayesi Çukurova'yi Memlûklu hakimiyetinden kurtarmak ve tam bagimsiz bir hale getirmekti. Ibrahim Bey, yigitligine ve Karamanogullari'nin destegine güvenerek devrinin en güçlü devletine karsi koydu. Ancak netice hem kendisi ve hem de beyligi için çok kötü oldu. Onun ölümünden sonra Ramazanogullari beyligi eski siyasî ehemmiyetini büyük ölçüde kaybetti. Öyle ki, kaynaklar Ramazanogullari'ndan bahs ederken bu tarihten sonra beylerin adini dahi vermemislerdir.

Ibrahim Bey, bu yigit sahsiyeti ve ulvî gayesi dolayisi ile Üç-ok Türkmenleri arasinda yillarca bir destan kahramani gibi anilmis, ölümünden bes yil sonra Çukurova'dan geçen Fransiz seyyahi Bertrandon de la Broquiere, bölge halki üzerinde Ibrahim Bey'in hatirasinin çok fazla oldugunu yazmistir.

5- Mehmed Bey

Daha önce de belirttigimiz gibi, Ibrahim Bey'in Kahire'de tutuklanmasini müteakip bu ülkeye gelen Ramazan-oglu Mehmed Bey'e hil'at giydiren Sultan Baybars onu emir olarak ülkesine göndermisti. Mehmed Bey, beyligin basinda bulundugu sirada sik sik Kahire'ye giderek Memlûk sultanlarina bagliligini göstermis ve böylelikle beyligini elinde tutmaya çalismistir. Mehmed Bey kardesi Ali Bey ile de emirlik için mücadele ediyordu. Bölge Mehmed Bey ile Ali Bey arasinda adetâ ikiye bölünmüstü. Mehmed Bey'in kendisinden önceki beylere göre Memlûklulara daha bagli oldugu görülmekle beraber, onun bazan Memlûk sultanligina karsi yapilan ayaklanmalara yardim ettigi de görülmektedir. Niketim 1435 yilinda Dulkadirogullari'ndan Hamza Bey adinda biri, Misir Memlûklularina karsi ayaklandigi zaman Ramazan-oglu Mehmed Bey de ona yardim etti.

Bu sirada Ramazan-oglu Mehmed b. Gündogdu isimli bir beyin Sultan Baybars'in düsmani olan Canbeg Sufi ile anlasarak Elbistan'a vardiklari bilinmektedir. Ancak, burada zikredilen Ramazan-oglu Gündogdu Mehmed Bey'in, Ibrahim Bey'in öldürülmesini müteakip, Ramazanli beyi tayin edilen Mehmed Bey ile ayni sahis olup olmadigi bilinmemektedir.

Karamanli-Dulkadirli mücadelesinde Karamanli Ibrahim Bey'e yardim eden Ramazan-oglu Mehmed Bey'in hangi tarihte ve nasil öldügü hakinda bir kayit yoktur.

6- Eylük Bey

843/1439-1440 yilinda Ramazanogullari Beyligi'nin basinda Eylük adinda bir emirin bulundugu görülmektedir. Adana ve Misis bölgelerine hakim olan Eylük, ayni yil içerisinde Kahire'ye giderek Sultan'dan Haleb valisi âsi Tanri Birmis'e yardim eden Varsak Bey'i Kara Isa (Musa b. Kara)'nin cezalandirilmasini istedi. Sultan Çakmak, Eylük'e emirlik verdikten sonra Haleb valisine, Eylük'ün istedigi yardimda bulunmasini emretti. Halep valisi de Hos Geldi emrindeki 100 kadar atliyi Emir Eylük'e gönderdi. Özerogullari'nin yardimini da alan Eylük, Varsak Beyi Musa'nin ordusuna dogru hareket etti. Dar bir geçitte yapilan kanli çarpismada Hos Geldi, Musa Bey'i öldürdüyse de kendisi ile Ramazan-oglu Eylük de ölümden kurtulamadilar. Eylük'ün ölümü ile Ramazan-oglu kuvvetleri büyük bir bozguna ugradi ve bütün agirliklari Varsaklarin eline geçti (1440).

7- Dündar Bey

Ramazanogullari'nin, Varsak bozgunundan sonra bir müddet siyasî olaylara karismadiklari anlasiliyor. 1440 yilindaki Varsak yenilgisinden sonra Ramazanogullari'nin faaliyetlerine ancak 1457 yilinda rastlamaktayiz. Bu tarihte Karaman-oglu Ibrahim Bey'in Tarsus, Adana ve Külek bogazi taraflarini istilâya girismesi üzerine Memlûklular Hos-Kadem en-Nâsir'i Karaman-ili'ne gönderdiler. Memlûklular'in bu seferine Ramazan-oglu kuvvetleri de katilmis olup baslarinda Dündar Bey bulunuyordu.

Dündar Bey'in 1456-1462 tarihleri arasinda hüküm sürdügü bilinmektedir. Ondan sonra Ramazanogullari'nin basinda Hasan, Gazi ve Ömer Bey'lerin kisa araliklarla hüküm sürdükleri anlasilmaktadir. Ancak kaynaklarda birbiri arkasina tahta çikan bu beyler hakkinda fazla bilgi bulunmamaktadir.

8- Ömer Bey

Hasan ve Gazi Beylerin kisa süren saltanatlarindan sonra beyligin basina Ömer Bey geçti. Ömer Bey'in Ramazanli Beyi oldugu bu dönemde Çukurova bölgesi Osmanlilar ile Memlûklular arasinda büyük bir nüfûz mücadelesine sahne olmaktaydi. Bu sirada Dulkadir beyi olan Sehsuvar Bey, Osmanlilarin da yardimi ile kardesi Sahbudak'i maglûp etmis ve beylige sahip olmustu. Ancak Memlûk sultani kendi tarafdâri olan Sahbudak'i tekrar beyligin basina getirebilmek için Berdi Bey komutasinda büyük bir ordu gönderdiyse de, Osmanlilarca desteklenen Dulkadirliler bu orduyu bozguna ugrattilar. Ramazanogullari'ndan Hasan Bey, bu savasta Memlûklularin yaninda yer almis ve savasin sonunda yere düsen Memlûk komutanini atina alarak Haleb'e getirmis ve onu ölümden kurtarmistir.

Dulkadir-oglu Sehsuvar Bey ise Memlûklulara karsi gösterdigi bu basaridan sonra Ramazanogullari'nin basinda bulunan Ömer Bey'in beyligini kabul etti. Baslangiçta O, Dulkadirliler'e cephe alarak Memlûklular'a yakinlik duymaya basladi. Nitekim Memlûklular'in Malatya Valisi Korkmaz es-Sagir ile birlikte hareket eden Ömer Bey Dulkadir Beyi Sehsuvar Bey'e karsi bir baskin düzenlemis ve daha sonra Sis kalesi üzerine yürüyerek Dulkadirlilere geçmis olan bu sehri yeniden ele geçirmistir (1469).

Ertesi yil Sehsuvar Bey ile bir kez daha karsilasan Ramazan-oglu Ömer Bey yenilgiye ugramis ve bu kez Ayas kalesi Dulkadirlilerin eline geçmistir. Bu haberi duyan Memlûk sultani, Sehsuvar Bey'e kesin bir darbe vurmak amaciyla meshur Memlûk komutani Yas Bey (Yas-beg)'i yeni bir seferle görevlendirdi. Memlûk Emiri Yas-beg Haleb'e geldigi sirada çevredeki Türkmen emirleri kuvvetleriyle birlikte kendisine iltihak etti. Ramazan-oglu Ömer Bey de kardesi Davud ile birlikte bu kuvvetlere katildi. Dulkadirlilerle yapilan bu savasta Sehsuvar Bey maglup olarak Zamanti kalesine kapandi. Daha sonra yakalanarak Kahire'ye götürülen Dulkadirli beyi orada kardesleri ile birlikte öldürüldü.

Ramazan-oglu Ömer Bey 1478 yilinda Antakya'ya gelen Memlûk sultani Kayitbay'in yanina giderek ona bagliligini bildirdi. Ömer Bey'in Memlûklulara olan bu bagliligi 1485 yilinda yapilan Osmanli-Memlûk savasinda da devam etti. Ömer Bey bu sefer Osmanlilar'in elinden kurtulamadi. Osmanli kuvvetleri Adana'yi zabdettikteleri zaman Ramazan-oglu Ömer Bey, yaninda Gündüz-oglu Mehmed Bey oldugu halde Osmanlilara karsi harekete geçti. Yapilan savasta Osmanli kuvvetleri galip geldi ve Ömer Bey esir alinarak II. Bayezid'in yanina gönderildi. Ömer Bey'in bundan sonraki hayati hakkinda hiç bir bilgi bilinmemektedir.

9- Halil Bey

Ömer Bey'den sonra Ramazanogullari beyliginin basina Davud-oglu Halil Bey geçti (1485). Otuz yil gibi uzun bir müddet beyligin basinda bulunan Halil Bey 1488'de Adana civarindaki Aga Çayiri'nda yapilan Osmanli-Memlûk savasinda Emir Özbek komutasindaki Memlûk ordusunun yaninda yer aldi. Bu savasin baslangicinda Osmanlilar galip durumda olmalarina karsin, Karamanli sipahilerin kaçmalari ve Evrenosogullari'ndan Isa ve Süleyman Beylerin de sehit düsmesi sonunda agir bir bozguna ugradilar. Savastan sonra Ramazanogullari'na bagli Türkmenler, diger Türkmen gruplariyla birlikte Osmanli ordugâhini yagma ettiler.

Çukurova'daki Osmanli-Memlûk mücadelesinde Osmanlilar'in yenilgisinden sonra Ramazan-oglu Halil Bey Memlûklulara bagliligini devam ettirdi. Bu sirada, Karaman Beyligi'nin Osmanlilara geçmesinden sonra Iç-il bölgesine çekilmis olan Turgutogullari Ramazanogullari topraklarina saldirdilar. Halil Bey, bu Türkmen grubu üzerine yürüyerek onlari bozguna ugratti.

c- Osmanlilar'a Tâbi Dönem

Halil Bey, Osmanlilar'in Çukurova'da hakimiyetlerini kabul ettirmelerinden sonra bu devletle iyi geçinmenin, kendi ülkesinin gelecegi bakimindan daha faydali olacagini düsünerek Memlûklulara olan bagliligini gün geçtikçe azaltmaya basladi. Osmanlilar ile dostluk kurmaya özen gösterdi.

Halil Bey, mezar kitabesinden anlasildigina göre 916 (1510) yilinda vefat etti. Uzun süren saltanati sirasinda beyliginin baris içinde yasamasi için büyük çaba sarfeden Halil Bey âlimlere saygili, cömert ve fakirlere yardim eden bir bey idi. Ramazanli ülkesi en çok bu bey zamaninda imar görmüs, camiler, medreseler, saraylar, hanlar ve çesmeler ile ülkenin dört bir yani süslenmisti. Onun bu hizmetlerinden dolayi halk kendisine, dine yardim eden manasina gelen "Giyaseddin” lâkabini vermisti.

1- Mahmud Bey

Halil Bey'in ölümünden sora Ramazanli beyliginin basina Mahmud Bey geçti. Mahmud Bey de Halil Bey'in siyasetini takip ederek Osmanli Devleti ile dostlugunu arttirdi. Bunun üzerine Memlûklular Mahmud Bey'i beylikden azlederek yerine Ömer Bey'in oglu Selim Bey'i tayin ettiler (1514). Beylikden azledilen Mahmud Bey ise Istanbul'a giderek padisah Yavuz Sultan Selim'e tabiiyetini arzetti. Osmanli padisahi Yavuz Sultan Selim Mahmud Bey'e itibar göstererek ona ikiyüzbin akçelik bir dirlik verdi. Padisahtan, seferlerde kendisine refakat etme imtiyazini da alan Mahmud Bey 1516 Misir seferinde Yavuz Selim'in maiyyetinde bulundu. Ordu Haleb'e geldiginde Mahmud Bey'e bagli Ramazanli kuvvetleri de gelerek Osmanli padisahinin hizmetine girdiler.

Memlûklular tarafindan Ramazanli beyi tayin edilen Selim Bey'in siyasî hayati hakkinda ise bilgimiz yoktur. Ancak, Selim Bey'in Adana'da bir mescit insa ettirdigi ve bu mescidin etrafinda Selim Bey Mescidi (Su Gedügü) denilen bir mahallenin tesekkül ettigi bilinmektedir.

Yavuz Sultan Selim, Mercidabik savasinda Memlûklular'a agir bir darbe vurduktan sonra yaptigi tevcihler sirasinda Mahmud Bey'e de eski beyligini verdi. Ancak Misir seferinin devaminda vuku bulan Ridaniye savasi sirasinda Memlûk Sultani Tomanbay ve üçyüz seçkin silahsörün padisahi öldürmek üzere otag-i hümâyuna baskinda bulunduklari sirada Sadrazam Sinan Pasa'nin yanisira Ramazan-oglu Mahmud Bey de öldürüldü.

2- Kubad Bey

Mahmud Bey'in naasini Haleb'e gönderen Yavuz Sultan Selim, Ramazanogullari'nin basina Halil Bey'in oglu Kubad'i tayin etti. Kubad Bey'in beyligin basina geçmesinden çok kisa bir süre sonra, bölgede meydana gelen karisikliklar üzerine Kubad Bey'in kardesi Pîrî Bey'e Çukurova hakimligi verilmis, Kubad Bey'in elinde ise yalnizca Adana kalmisti. Böyle olmakla birlikte çok geçmeden bütün beylik Pîrî Bey'in hakimiyeti altina girdi (1519).

3- Pîrî Bey

Kanuni Sultan Süleyman'in teveccühünü kazanmis olan Pîrî Bey Osmanlilara tabi olarak beyligini sürdürdü. Hatta Kanuni Sultan Süleyman Pîrî Bey'in bölgede daha rahat hareket edebilmesi için basta Kubad Bey olmak üzere bütün kardeslerini Rumeli'de görevlendirdi.

Ramazan-oglu Pîrî Bey, Bozok'ta Söklen boyu beyi Musa'nin Dulkadirliler'den Zünnûn ile birlikte çikarmis oldugu tehlikeli isyanlari da bastirdi. Daha sonra bazi beylerbeyilerin kendisini rahatsiz etmeleri üzerine ata yurdunu birakip bir devlet memuru sifati ile muhtelif yerlerde vazife görmeye basladi. Pîrî Bey, Pasa ünvani ile sirasiyla Karaman, Halep ve Sam'da beylerbeyilik yapti.

Sam beylerbeyiliginde biri 950 (1543-44) ve digeri 957 (1550) olmak üzere iki kez bulunan Pîrî Pasa bu tarihten sonra Osmanli padisahi tarafindan ricasinin kabul edilmesi üzerine tekrar Adana'ya dönerek beyliginin basina geçti. Çukurova'da kendisinin yoklugunda meydana gelmis olan karisikliklari düzeltti. Kendisinin yoklugunda Osmanlilar'in Adana'ya göndermis oldugu emirler memlekete hakim olamamislar ve ülkede yagmacilik baslamisti. Eski haslari ile birlikte beyligin basina getirilen Pîrî Pasa, 90 yasinda iken 976 (1568-69)'da vefat etti. Uzun süren beyligi sirasinda Adana'yi cami, imaret, medrese, hamam ve han gibi eserler ile süsleyen Pîrî Bey tarihe önem veren, Türkçe ve Farsça siirler yazan kültürlü bir devlet adami idi. Ramazanogullari'nin en istikrarli ve mesut zamani onun devrinde yasandi.

d) Ramazanogullari Beyligi'nin Sonu

Pîrî Bey'den sonra, Ramazanogullari beyligi, onun vasiyeti üzerine küçük oglu Dervis'e verildi. Dervis Bey, daha önce Tarsus sancak beyliginde bulunmustu. Ava merakli, dürüst ve cömert bir insan olan Dervis Bey alti ay kadar süren kisa bir beylik yapti. Onun 1596'da vefati üzerine yerine Sis sancakbeyi olan agabeyi Ibrahim tayin edildi. Beyligi hakkinda fazla bilgimiz bulunmayan Ibrahim Bey de 997 (1580) yilinda ölünce yerine oglu Mehmed Bey geçti. Ahlâkinin temizligi ve iyi davranislari ile taninan Mehmed Bey'in 1594 yilinda hayatta oldugu bilinmektedir. Ancak 14 Eylül 1582 tarihinde Adana hakimi olarak Ibrahim Bey'in diger oglu Ismail Bey görüldügüne göre. Mehmed Bey bu tarihten önce baska bir göreve getirilmis olmalidir.

1595 yilindan sonra ise beyligin basinda Mehmed Bey'in oglu Pîr Mansur'un bulundugu anlasilmaktadir. Pîr Mansur'un 1609 yilina kadar beyligin basinda bulundugu ve bu tarihten sonra Adana'nin Haleb'e; Sis ve Tarsus'un da Kibris Beylerbeyiligine baglanmak sureti ile Ramazanogullari beyliginin son buldugu bilinmektedir. Daha sonralari ise Osmanlilar Adana beylerbeyiligini kurmuslar ve Adana da bu beylerbeyiligin merkezi olmustur.

Anadolu beyliklerinin en uzun ömürlülerinden birisi olan Ramazanogullari Beyligi, kurulusundan itibaren yarim asir kadar Memlûklular'a tabi olmus, 1510 yilindan sonra ise Osmanlilar'a tabi olarak yaklasik bir yüzyil kadar daha varliklarini sürdürmüstür.



II- IMAR FAALIYETLERI

Çukurova'nin Türklesmesinde büyük bir rol oynamis olan Ramazanogullari Beyligi'nin maydana getirmis oldugu en önemli eser Adana Ulu Camii Külliyesi'dir. Camii, medrese, türbe, mescit, konak, han, hamam, arasta, çesme ve pek çok dükkândan meydana gelen bu külliyenin büyük bir kismi bugün de ayaktadir. Bunlar arasinda plâni, minaresi, tas isçiligi ve çinileri ile Ulu Camii'nin sanatimizda ayri bir yeri vardir. Iç avluya açilan kapilarda ve minberi üzerinde bulunan kitabelerinden anlasildigina göre 913 (1513)'de Ramazan-oglu Halil Bey tarafindan baslatilip 926 (1520)'da oglu Pîrî Mehmed Pasa tarafindan tamamlanmistir. Selçuklu ve Osmanli mimarisiyle güneyden gelen Zengî ve Memlûk mimarisinin etkilerini bir araya getirmesi bakimindan Ulu Camii ilgi çekicidir.

Ulu Camii'nin dogu yanina bitisik olan 1540 tarihli türbe ise Pîrî Pasa tarafindan yaptirilmistir. Türbede bulunan üç çinili lâhit, camii ile ayni üslûp ve devirden olup basuçlarindaki kitabelerine göre Ramazanogullari'ndan Emir Halil Bey (1510) ile Pîrî Pasa'nin iki oglu Mehmet Sah (1534) ve Mustafa (1522)'ya aittir. Külliyede bulunan medrese ise Pîrî Pasa tarafindan 1540'da camiin dogu yanina yaptirilmistir.

Adana'da bulunan Yag Camii (Eski Camii) de kitabelerinden anlasildigina göre Ramazan-oglu Halil Bey'in emriyle 1501'de camie çevrilen küçük kilisenin yanina Pîrî Pasa tarafindan 1558'de yaptirilmistir.

Ramazan-oglu Halil Bey bu eserlerden baska Adana'da iki camii ve bir medrese daha yaptirmistir. Halil Bey'in oglu Pîrî Bey de camii, medrese, han, hamam olmak üzere bir çok mimari eser vücuda getirmistir. Bunlardan baska Pîrî Bey'in oglu Mustafa Bey de bir cami insa ettirmistir. Pîrî Bey'in diger oglu ve halefi Ibrahim'in de Adana ve Tarsus'ta birer cami yaptirdigi bilinmektedir.

Ramazanogullari Beyligi'nin teskilâti hakkinda hiç bir bilgi bulunmamaktadir. Bununla birlikte, Dulkadirliler'de oldugu gibi Oguz (Türkmen) geleneklerine, yani töre esasina dayanmis oldugunda süphe yoktur. Dulkadirliler gibi Ramazanli beyleri de para bastirmamislardir. Bunlar önce Memlûk parasi, sonra da Osmanli akçesini kullanmislardir.

Dulkadiroğulları Beyliği

Dulkadiroğulları II. Dönem Anadolu Beylikleri'den biri. 1339-1521 yılları arasında Anadolu'nun güneyinde, Elbistan merkez olmak üzere kurulmuşlardır bir Türkmen beyliğidir. Dulkadiroğulları Oğuzlar'ın Bozok kolundandır. İlk reisi Zeyneddin Karaca Bey'dir. Osmanlı İmparatorluğu ve Memlükler arasında mücadelelere neden olan beylik, Turnadağ Savaşı'yla (1515) yıkılarak Osmanlı İmparatorluğu'na bağlanmıştır.

Dulkadirli halkini teskil eden Bozok Türkmenleri Oguzlarin Bayat, Avsar ve Beydilli boylarindan idiler.

Tekeoğulları Beyliği

Tekeoğulları Beyliği hakkında ansiklopedik bilgi
Tekeoğulları Beyliği 1321-1423 yılları arasında merkezi Antalya olan Teke-elinde, Hamidoğulları beyliğinin bir kolu olarak hüküm süren bir Türkmen hanedanı. Hamidoğlu Dündar Beyin Antalya'yı fethettikten sonra idaresini Yunus Beye bırakmasıyla Tekeoğulları Beyliği kurulmuş oldu (1321). Saltanatı çok kısa süren Yunus Bey döneminde Anadolu'da Moğol valilerinin nüfuzları devam ediyordu. Bu sebeple Yunus Bey, saltanatını onlara bağlı olarak devam ettirdi.

Yunuz Beyin ölümü üzerine yerine oğlu Mahmud Bey geçti. Mahmud Bey, kardeşi Sinanüddin Hızır Beyle Korkudeli emiriydi. Bu dönemde Anadolu beylikleri arasında İlhanlılara karşı genel bir hoşnutsuzluk vardı. Bu sebeple 1324'te İlhanlıların Anadolu umumi valisi Timurtaş, Hamidoğlu Dündar Beyin üzerine yürüyerek onu Antalya'ya kaçırdı. Ancak Timurtaş'ın düşmanlığını üzerine çekmek istemeyen Mahmud Bey, amcasını İlhanlı valisine teslim ederek ölümüne sebep oldu. Daha sonra İlhanlı genel valisi Timurtaş'ın görevinden alınmasıyla, onunla birlikte Mısır'a kaçan Mahmud Bey orada hapse atıldı (1327). Bu durum üzerine Korkudeli Emiri Sinanüddin Hızır Bey, kardeşi Mahmud Beyin yerine geçti.

Hızır Bey ve ondan sonra tahta çıkan Dadı Bey devri hakkında kaynaklarda fazla bir bilgiye rastlanmamaktadır.

Dadı Beyden sonra tahta çıkan ve Zincirkıran lakabıyla tanınan oğlu Mübarizüddin Mehmed Bey döneminde Kıbrıs Kralı Pierre de Lusignan-I, 114 parçadan müteşekkil kuvvetli bir filoyla gelerek Antalya şehrini işgal etti (24 Ağustos 1361). Bundan sonra Karamanoğlu Alaeddin Ali Bey ve Alaiye Beyiyle ittifak eden Mehmed Bey Kıbrıslılarla amansız bir mücadeleye girişti. Daha sonra Memluk sultanlığından da yardımlar alan Mehmed Bey 1373'te çok şiddetli geçen bir savaştan sonra kaleyi almaya muvaffak oldu. Mehmed Bey, Antalya'yı zaptetmenin şükranesi olarak Selçuklulardan Sultan Alaeddin Keykubat'ın yaptırmış olduğu Yivli Minareli Camiyi yeniden tamir ve ihya ettirdi. Mübarizüddin Mehmed Beyin ölümünden sonra yerine oğlu Osman Çelebi geçti. Bu beyin zamanında Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid Han, 1390'da zaptettiği Antalya'yı bütün Teke-eliyle beraber oğlu isa Çelebi'ye sancak olarak verdi.

Ankara Meydan Muharebesinden (1402) sonra Antalya haricinde beyliğinin bütün topraklarını ele geçiren Osman Bey Korkudeli'ni merkez olarak seçti. 1423'te Osmanlı tahtındaki saltanat değişikliğinden istifadeyle Karamanoğlu İkinci Mehmed Beyle ittifak ederek Antalya'yı almak istedi. Ancak bu ittifakı haber alan Osmanlıların Teke-Karahisarı'ndaki subaşısı Firuz Bey, oğlu Hamza Bey, Korkudeli'ne ani bir baskın yaparak Osman Beyi öldürdü.

Osman Çelebi'nin ölümüyle, Tekeoğulları Beyliği sona erdi ve arazileri bütünüyle Osmanlılar eline geçti. Sultan İkinci Murad, Hamza Beye Anadolu Beylerbeyliğiyle birlikte Teke-eli Sancağını mükafat olarak verdi.

Tekeoğulları Beyliğinin arazisi küçükse de Antalya limanı gibi önemli bir ticaret merkezine sahipti. Özellikle 19. yüzyılın ilk yarısında, Göller Bölgesinin halı, kilim, astarlık dokuma ve pamuklu gibi eşyaları buradan ihraç edilmekte ve bundan Tekeoğulları büyük gelir sağlamaktaydı. Şehabeddin el-Ömeri, 1332'de Hızır Beyin 8000 atlı askerle 12 şehir ve 25 kaleye sahip bulunduğunu yazmaktadır. Bunun yanısıra Tekeoğullarının mevkileri itibariyle küçük çapta bir donanmaya sahip oldukları tahmin olunmaktaysa da faaliyetleri hakkında bir bilgi yoktur.

Aydınoğulları Beyliği

1) Aydinogullari Beyligi'nin Kurulusu

Aydinogullari Beyligi, XIV. yüzyilin baslarinnda Aydinoglu Mehmed Bey tarafiindan merkezi Birgi olmak üzere Büyük Menderes'den Tire ve Ayasuluk'a (Selçuk) kadar uzanan bir bölgede kuruldu. Beyligin kurucusu Mehmed Bey, Kütühya ve çevresinde hüküm süren Germiyanogullari Beyligi ordusunda bir subasi (kumandan) idi. Bu sirada taht ve taç kavgalariyla zayif düsen Bizans Imparatorlugu'nun topraklarini ele geçirmeye çalisan Anadolu Beylerinden Karesi Bey Çanakkale taraflarini, Saruhan Bey Alasehir'in batisindan Izmir'e kadar olan sahayi, Mentese Bey'in damadi Sasa Bey ise Tire ve Ayasuluga taraflarini fethe baslamisti (1304). Bunlardan Sasa Bey, bölgedeki fetihleri sirasinda, Germiyanogullari beyliginin bati seferlerini yürüten Aydinoglu Mehmet Bey'den yardim istemisti. Böylece Aydinogullari bölgenin fethinde önemli bir rol oynamislar, ancak çok geçmeden Sasa bey'le Aydinoglu Mehmed Bey'in arasi açilmisti. Muhtemelen hakimiyet davasi yüzünden iliskileri bozulan bu iki beyden Sasa Bey bölgedeki düsman güçlerle isbirligi yaparak Aydinoglu Mehmed Bey'e karsi çikti. Yapilan savasta Aydinoglu Mehmed Bey, Sasa Bey ve kuvvetlerini yenerek bütün Aydin ilini ele geçirdi (1308). Sasa Bey'in ölümü üzerine rakipsiz kalan Mehmed Bey, Aydinogullari beyligini kurdu.

a- Mehmed Bey Devri (1308-1134)

Mübarezüddin (dinin kahramani) ve Sultanü'l-guzat (gazilerin sultani) lakaplariyla taninan Gazi Mehmed Bey, Ulu Bey sifatiyla Aydinogullari Beyligini idare etmeye basladi (1308). Çok geçmeden müslüman Izmir'i (1317) daha sonra Ayasulug, Tire, Sultanhisari ve Bodemya'yi (Ödemis) alan Mehmed Bey 1326'da Gavur izmir'i denilen sahil Izmir'i fethetti. BBu tarihte Osmanlilar da Bursa'yi ele geçirmislerdi.

Aydinoglu Gazi Mehmed Bey, Ortaçag devletlerinin birçogu gibi idaresi altindaki topraklari ogullari arasinda taksim ederek bese ayirdi ve herbirine bey ünvani verdi. Büyük oglu Hizir Bey'e Ayasulug ve Sultanhisari'ni, Umur Bey'e Izmir'i, Ibrahim Bahadir Bey'e Bodemya'yi, Süleyman Bey'e Tire'yi veren Mehmed Bey, küçük oglu Isa Bey'i Birgi'de kendi yaninda tuttu.

Aydinogullarinin Ege sahillerine ulasmalari onlari deniz meseleleriyle ilgilenmek mecburiyetinde birakti. Önce Ayasulug'da bulunan tersane, Izmir'in Cenevizlilerden alinmasindan sonra burada da bir donanma meydana getirildi. Nitekim 1319 senesinde Sakiz üzerine yapilan baskin için Ayasulug'da ellisekiz gemiden mütesekkil bir donanma hazirlanmisti. Yine Umur Bey babasinin sagliginda Izmir'de yapilan donanma ile Sakiz, Bozcaada, Egriboz, Mora ve Rumeli sahillerine basarili akinlar yapti. Onun 1333 yilinda ikiyüzelli gemiden olusan donanma ile Adalar Denizi ve Yunanistan'la yaptigi seferde bazi adalar haraca baglanmis, pekçok yer yagma edilmistir. Aydinoglu Mehmed Bey devrinde yapilan son sefer yine Umur Bey tarafindan Kuluri ve Mora adalari üzerine düzenlenmistir. Maiyyetinde 170 gemilik bir donanmayla yola çikan Umur Bey, Mora içlerine kadar girmis, pek çok esir ve ganimetlerle dönmüstür. Babasinin daveti üzerine Birgi'ye gelen Gazi Umur Bey burada düzenlenen bir av merasimine istirak etmis ve Aydinoglu Mehmed Bey av esnasinda suya düserek hastalanmis, çok geçmeden ölmüstür (734/1334). Ölümünden bir yil önce ünlü müslüman seyyah Ibn-i Battuta'yi Bozdag'daki sayfiyesinde kabul eden ve Birgi'deki sarayina da götüren Aydinoglu Mehmed Bey ona büyük ilgi göstermistir. Ibn-i Batuta, Sultanin huzurunda karsilastigi bir hadiseyi de söyle nakleder:

"Biz Sultan ile oturur iken, basinda taylasanli amame bulunan bir pîr gelüp sultana selam verdi. Kadi ile fakih kiyam etti. Pîr-i mezbûr sultanin pisgâhinda mastabaya (seki) oturarak, huffâz altinda kaldi. Bu pir kimdir? deyü fakihe sordum. Tebessüm ile sükut etmesine mebni suali tarra eyledim. Cevaben: "Bu yahudi bir tabibdir. Cümlemiz ona muhtaç bulundugumuzdan gördügün vecihle kendisüne kiyam etdik" deyince siddetle hism u gadaba geldim ve yahudiye "ey mel'un ibn-i mel'un sen yahudi oldugun halde huffaz-i Kur'an'in (Kur'an hafizlarinin) üstünde nasil oturursun?" dedim. Kendisini setm-i agâz ve ref-i avaz eyledim. Sultan taaccüb ederek sözümün manasini sordu. Fakih tercüme ettikte yahudi gazabnâk olarak üsve-i hâl ile çikti gitti. Avdette fakih bana "Hay Allah razi olsun ne eyü yaptin. Senden baskasi bu suretle ona hitaba cesaret edemez ona kendüsünü bildirdin" dedi.

XIV. asrin baslarinda Anadolu hakkinda bilgi veren Ömer ise Mesalikü'l-ebsâr adli eserinde "Birgi memleketinin sahibinin Aydinoglu oldugunu, altmis sehri, üçyüzden fazla kalesi ve daima silahli yetmis bin askeri bulundugunu" yazmaktadir.

Zamaninda Bizanslilarla dost ve müttefik olmaya dikkat eden Mehmed Bey devrinde gerçeklestirilen fetihlerle Aydinogullari Beyligi gücünü arttirdi ve kuvvetli bir devlet halinde gelismesini sürdürdü.

b- Umur Bey Devri (1334-1348)

Bahaeddin Gazi Umur Bey, babasinin ölümünden sonra amcalarinin ve kardeslerinin israri üzerine yirmibes yasinda iken Aydinogullari Beyliginin basina geçti (1334). Ilk is olarak Izmir'e saldiran Venedik, Rodos ve Kibris donanmalarindan olusan bir kuvveti geri püskürtmesi oldu. Daha sonra Saruhan oglu Süleyman Bey'le birleserek 276 gemi ile Yunanistan ve Mora üzerine sefer düzenleyen Gazi Umur Bey, bu seferden pek çok esir ve ganimetlerle Izmir'e döndü (1335). Bu sirada Anadolu Selçuklu Devleti üzerine nüfuzu süren Ilhanlilar'in hükümdari Ebu Said Bahadir Han'in ölümü (1335) üzerine diger beylikler gibi Aydinoglu Beyligi de bagimsizligina kavustu.

Umur Bey, Aydin iline yakin olan Filadelfiya (Alasehir)'yi kusatarak teslim olmaya mecbur etti. Bunun üzerine Bizans Imparatoru III. Andronikas, Alasehir meselesini halletmek ve Midilli adasini isgal eden Foça valisi Dominique'i tedib etmek amaciyla istanbul'dan yola çikti. Imparator seksen dört parça donanma ile Midilli'ye asker çikartilmasini emretti ve kendisi de Foça'yi muhasaraya basladi (1336). Basari elde edebilmek için Saruhan ve Aydinogullarindan yardim isteyen Imparator Andronikos, Midilli ve Foça'yi Cenevizlilerden aldi. Bu sefer sirasinda Imparator Sakiz adasini Umur Bey'e verdi ve o da Alasehir halkindan vergi almaktan vazgeçti. Böylece gelisen Bizans ile Aydinogullari arasindaki dostluk iliskileri devam etti. Nitekim bir sene sonra baslayan Arnavut isyaninin bastirilmasinda Umur Bey'in büyük yardimi görüldü (1337). Bunun müteakip senelerde kardesi Hizir Bey ile birlikte Adalar ve Yunanistan üzerine seferler düzenlenmistir. Daha sonra Karadeniz'e geçen Gazi Umur Pasa Kili ve Eflak seferlerine katilmistir (1338-1340).

Bu sirada Bizans tahtinda degisiklik olmus, ölen Imparator Andronikus'un yerine geçen oglu Jean'in yasi küçük oldugundan Umur Bey'in dostu Kontakuzenos ona vasi tayin edilmisti. Ancak çok geçmeden rakiplerinin muhalefetiyle karsilasan Kontakuzenos Dimetoka'da Imparatorlugunu ilan ederek Umur Bey'den yardim istedi. Umur Bey, 1342 yili sonlarinda 380 gemiden olusan donanma ve yirmidokuz bin kisilik ordusu ile Trakya kiyilarinda Meriç Nehri agzina geldi. Ancak kis mevsiminin gelmis olmasi sebebiyle daha fazla ilerleyemeden Izmir'e dönmek zorunda kaldi. Ertesi yil tekrar Rumeli sahillerine gelen Umur Bey, Selanik ve Trakya taraflarini yagmaladi ve kesin bir netice alamadan geri döndü (1343-1344).

Umur Bey'in bu derece güçlenmesi ve Ege denizinde serbest hareket etmesi Dogu Akdeniz adalarinda bulunan latinleri korkuttugundan Papa'yi kiskirtarak bir haçli seferi düzenlenmesini istediler. Ayrica Bizans Imparatoriçesi Anna da Papa'ya basvurarak Umur Bey maglup edilecek olursa Ortodoks ve Latin kiliselerinin birleseceklerini vadetti. Böylece Papa donanmasiyla, Venedik, Kibris, Cenova ve Rodos gemilerinden olusan Haçli donanmasi Izmir'i kusattilar. Bu sirada Rumeli seferinden dönen Umur Bey, ilk haçli kuvvetlerini yendi ise de ikinci taarruz karsisinda geri çekilmek zorunda kaldi. 1344'de Türk donanmasi yakildi ve Latinler (Venedik, Rodos, Kibris) Izmir'in kiyi sehrini ele geçirdiler. Müslüman Izmir'e çekilmek zorunda kalan Umur Bey, Saruhan Bey'in tavsiyesiyle Latinlerle bir mütareke yapti.

Donanmmasini kaybeden Umur Bey, deniz faaliyetini ve dolayisiyla ticaretini de kaybetmisti. Bu durumda hem ganimet elde etmek, hem de dostu Kantakuzen'e yardim etmek üzere kara yoluyla Saruhan ili topraklarindan geçmek için Saruhan Bey'den izin aldi. Ayrica Saruhanoglu Süleyman ve Karesioglu Süleyman Beylerle birlikte yirmi bin kisilik kuvvetle Çanakkale Bogazi'ndan Rumeli tarafina geçti (1345). Burada bazi savaslar yapildi ve Istanbul üzerine yürüdü ise de bir sonuç alinamadi. Ayrica Saruhan oglu Süleyman Bey'in hummadan ölmesi üzerine Umur Bey müslüman Izmir'e dönmek mecburiyetinde kaldi.

Bu sirada Papa VI. Clement hiristiyan hükümdarlari izmir üzerine yürümeye tesvik ediyordu. Bunlardan Latin kuvvetlerinin kumandani Viennois dükü Humbert Dauphin Izmir'e bir çikarma hareketi yaptiysa da Umur Bey ve kardeslerinin mukavemeti sayesinde netice alamadi (1346). Humbert'in yardim kuvveti almak için Rodos'a gitmesinden yararlanan Umur Bey'in sahil Izmir'i tazyik etmesi ve Papa'dan beklenen yardimin gelmemesi üzerine iki taraf arasinda baris yapildi (1347). Daha sonra Ayasuluk'taki Aydinoglu donanmasinin faaliyete baslamasiyla Rodos sövalyelerinin ticareti aksadi. Sövalyelerin uzlasmaya taraftar olmalari ve Izmir'i verip karsiliginda bazi imtiyazlar istemeleri hüsn-i kabul gördü ise de diger müttefiklerin itirazlari üzerine Papa bu antlasmayi onaylamadi. Bunun üzerine Gazi Umur Bey bütün kuvvetleriyle Izmir üzerine saldirdi. Ancak askerini cesaretlendirmek için ön saflarda savasirken sehit düstü (1348). Kabri Birgi'deki Aydinogullari türbesindedir. Onsekiz yasindan itibaren yirmi bir sene içinde yirmi alti gazaya istirak eden ve otuzdokuz yasinda hayata gözlerini yuman Gazi Umur Pasa'nin bu akibeti ordu arasinda büyük sarsintilar dogurmus, hatta kusatma kaldirilmisti.

Umur Bey, okuyup yazan ve bilginleri koruyan bir zat idi. Enverî onun hakkinda sözlerini söyle bitirir:

Onsekiz yasi ata oldu süvar

Hem yirmi bir yil itdi karzar

Yedi yüz hem kirksekizdi sal

Yasi otuzdokuz itdi intikâl

Eylimisdir ol yirmi alti gaza

Rahmet anin ruh-i pâkine sezâ

Hak onun ruhunu kilsun sadmân

Ravza-i cennat içinde her zaman

Izmir kusatmasi sirasinda Umur Bey'in sehadeti üzerine Ayasulug emiri bulunan büyük kardesi Hizir Bey, Aydinogullari Beyligi'ne Ulubey, yani hükümdar oldu. Ancak Umur Bey'in gayret ve mukavemeti bu devirde görülmedi. Bu sebeple Hizir Bey, Latinlerle çok agir sartlar tasiyan bir antlasma imzalamak zorunda kaldi (18 Agustos 1348). Bu anlasmaya göre; Aydin ili iskelelerinde alinan gümrük vergisinin yarisi Latinlere birakiliyordu. Aydinogullari deniz kuvvetleri silahtan tecrid ediliyor ve gemiler karaya çekiliyordu. Hiristiyan gemilerinin Aydin beyligi iskelelerine serbestçe girip-çikabilmelerine izin verildigi gibi kazaya ugrayan gemilerin kurtarilmasini emrediyordu. Aydinogullari, beyligi idaresinde yasayan hiristiyan ahalisine iyi muamele edecekler, buna karsilik hiristiyanlar da Türklere hiçbir zarar vermeyeceklerdi.

Müttefik devletler Aydinogullari Beyligi nezdinde kaza hakkini haiz bir konsoloslar bulunduracaklardi. Bu konsoloslarin görevi, müttefik hiristtiyan tab'a ile müslümanlar arasinda çikacak anlasmazliklari mahalli beye danisarak halledeceklerdi.

Aydinogullari, müttefiklerinin dostuna dost, düsmanina düsman olacaklardi.

Aydin beyi Hizir bey ile Venedik Cumhuriyeti, Kibris Kralligi ve Rodos sövalyeleri reisi arasinda imzalanan ve Papa'nin tasdikinden geçen bu antlasmanin asli bir giris ve yirmi maddeden olusmaktadir.

Bu anlasma Aydinogullarinin denizlerdeki faaliyetlerini durdurmus ve beyligin giderek gücünü kaybetmesine sebep olmustur. Ayrica 1351 yilinda ayni sartlari havi bir antlasma da Cenevizliler'le imzalanmis ve bu imtiyazlar iki rakip olan Venedikliler'le Cenevizliler'in bölge ticaretini de ele geçirmelerini saglamistir.

XIV. yüzyilda kapitilasyon mahiyetini tasiyan bu antlasmalari imzalayan Latinler, Dogu ticaretine ne derece önem verdiklerini göstermis oluyorlardi.

Hizir Bey devrinde meydana gelen olaylar hakkinda kesin bilgi bulunmamaktadir.

2- Aydinogullari Beyliginin Osmanli Idaresine Girmesi

a-Isa Bey Devri (1360-1390)

Aydinoglu Mehmed Bey'in Bodemya (Ödemis) emiri yaptigi Ibrahim Bahadir Bey, Umur Bey'den önce; Tire emiri Süleymansah'da 1349'da vefat etmisti. Böylece Mehmed Bey'in besinci ve en küçük oglu olan ve Fahreddin lakabiyla da bilinen Isa Bey, Hizir Bey'den sonra Aydinogullari hükümdari oldu.

Isa Bey devrindeki olaylar tam olarak bilinmemektedir. Bunun sebebi büyük ölçüde zikre deger önemli olaylar olmamasindandir. 1371'de Venedik ile daha önce imzalanan antlasma yenilendi. Bu dönemde Rumeli ve Anadolu'da topraklarini genisleten Osmanlilarla olan iliskilerinde dostane oldugu anlasmaktadir. Nitekim I. Murad'in ogullarindan Yakup ve Bayezid Çelebilerin sünnet merasimlerine diger beyliklerin yanisira Aydinogullari Beyliginin temsilcileri de istirak etmistir. Yine Bayezid Çelebi'nin Bursa'da yapilan evlenme dügününe hediye yollayan beyler arasinda Aydin Beyi'nin de adi geçmektedir. Ayrica Osmanli Devleti ile Aydinogullari arasinda askeri bakimindan da yardimlasildigi görülmektedir. Deniz hakimiyeti ellerinden çikan, dolayisiyla gaza, cihad ve ganimet yolu kapanan kiyi beylikleri Osmanlilar'in Rumeli fetihlerine katildilar. Nitekim Murad Hüdavendigâr'in Kosova muharebesine (1389) gittigi zaman Anadolu beylerinden sagladigi yardim kuvvetleri arasinda Isa Bey'in kuvvetleri de bulunuyordu. I. Murad'in savas alaninda sehit olmasi üzerine Osmanli tahtina geçen Yildirim Bayezid, kardesi Yakup Bey'i katledince Anadolu'daki beyliklerin muhalefetiyle karsilasti. Özellikle Karamanogullarinin tesvikiyle gelisen düsman grup arasinda Aydinogullari Beyligi de vardi. Yildirim Bayezid Rumeli'de düzeni sagladiktan sonra Bursa'ya geldi ve hazirliklarini tamamlayarak Alasehir üzerine gitti. Aydinogullari himayesinde bir Rum sehri olan Alasehir 1390'da Osmanli idaresine girdi ve bunun üzerine Aydinoglu Isa Bey bagliligini bildirdi. Böylece Aydinoglu'na ait topraklar Osmanlilara geçerek hutbe ve sikke Bayezid adina kabul edildi (1390). Isa Bey Beyligi'nin merkezini Ayasulug'tan Tire'ye tasidi. Nitekim Yildirim Bayezid'in Venedik elçisi Franciscus Quirino ile imzaladigi 21 Mayis 1390 tarihli ticaret antlasmasindan Ayasulug ve Balat'in Osmanli hakimiyetinde oldugu görülmektedir. Yildirim Bayezid, ayrica Isa Bey'in kizi Hafsa Hatun ile evlenerek iki taraf arasinda akrabalik baginin kurulmasini sagladi. Aydinoglu Isa Bey'in ne zaman öldügü kesin olarak bilinmemekle beraber, Ankara savasindan önce öldügü anlasilmaktadir. Kabri, Birgi'de babasinin türbesindedir.

Aydinogullari Beyligi'nin Yeniden Canlanmasi:

a- Timur ve Aydin Beyligi

Ankara Savasi'ni kazanarak Anadolu'daki Osmanli hakimiyetine büyük bir darbe indiren Timur, kendisine siginan diger beyleri kendi topraklarinin basina gönderdiginde Aydinogullari da eski bölgelerinde yeniden hakimiyeti ele geçirdiler. Böylece Aydin ilinin Yildirim Bayezid taraffindan Osmanli mülküne katilmasindan Ankara Savasi sonrasindaki serbest kalisina kadar (1390-1402) geçen zaman zarfi içinde 12 sene Aydinogullari Beyligi için saltanat fasilasi olarak kabul edilmistir.

Timur tarafindan ülkeleri kendilerine geri verilen eski hanedanlar arasinda Isa Bey'in oglu Musa Bey ile II. Umur Bey de bulunuyordu. Musa Bey'in çok geçmeden ölmesi (1403) üzerine Umur Bey beyligin idaresini ele aldi.

b- II.Umur Bey Devri (1403-1405)

II.Umur Bey devri, kardesogullari arasindaki beylik mücadelesiyle geçti. Umur Bey'in Ayasuluk'ta bulundugu dönemde, amcasinin oglu Cüneyd Bey de Izmir Bey'i idi. Umur Bey'den hakimiyeti almak isteyen Cüneyd Bey Ayasuluk üzerine hareket etti. Umur Bey'in sehri terketmesi üzerine burasi Cüneyd Bey'in eline geçti. Ayrica Cüneyd Bey, Osmanli Devleti'nin Fetret Devrinde Rumeli'ye hükmeden Süleyman Çelebi'ye baglilik ve dostluk haberlerini göndererek yardim istedi. Sülayman Çelebi'den para yardimi gören Cüneyd Bey çok geçmeden Ayasuluk'a sahip oldu. Bundan iki sene sonra Umur Bey, akrabasi olan Mentese Beyi Ilyas Bey'den yardim istedi. Ilyas Bey, bütün kuvvetlerini toplayarak Umur Bey'le birlikte Ayasuluk'u kusatti. Bu sirada Cüneyd Bey Izmir'de bulunuyordu ve Ayasuluk''un idaresi de kardesi Karasubasi Hasan'in elinde idi. Sehir uzun süre kusatmaya dayanamadi ve Ilyas Bey'in sehri atese vermesi üzerine teslim oldular. Böylece Umur Bey, yeniden topraklarina sahip oldu. Ancak çok geçmeden Cüneyd Bey Ayasuluk'u muhasara etti. Nihayet iki taraf arasinda anlasma saglandi ve Cüneyd Bey Umur Bey'in kiziyla evlenerek bilfiil ülkenin idaresini ele aldi. Bundan sonra Osmanlilarla baslatilan dostluktan vazgeçildi. Böylece Cüneyd ve Umur Beyler birlikte hareket ederek Salihli ve Nif taraflarini topraklarina katti. Bu sirada Umur Bey vefat ettii ve babsinin Birgi'deki türbesine gömüldü (1405). Cüneyd Bey ise, bu suretle Aydinogullari Beyliginin tek hakimi oldu.

c- Cüneyd Bey Devri

Ibrahim Bahadir Bey'in oglu olan Cüneyd Bey Ayasuluk'a yerlestirten sonra Yildirim Bayezid-Timur mücadelesi neticesinde Osmanogullari arasinda basgösteren taht kavgalari sirasinda Aydin-Ili'ndeki mevkiini saglamlastirmak için bazi mücadelelere giristi. Nitekim, Mehmed Çelebi ile mücadele eden Isa Çelebi Cüneyd Bey'e sigindi. Cüneyd Bey, Menteese ve Saruhan Beylerin de yardimini saglayarak Isa Çelebi'yi müdafaa etmeye çalismissa da Çelebi Mehmed'in galip gelmesi üzerine Cüneyd Bey onun hakimiyetini tanimak zorunda kaldi. Böylece beyliginin basinda kalabilen Cüneyd Bey, daha sonra Süleyman Çelebi ile çatisti. Süleyman Çelebi, Çelebi Mehmed'in Bati Anadolu'da harekat düzenlemesi üzerine Edirne'den Aydin-Ili taraflarina geldi. Cüneyd Bey, Karaman ve Germiyanogullarinin destegini alarak Süleyman Çelebi'ye sigindid ve onunla birlikte Rumeli'ye geçti. Burada Ohri valiligine tayin edilen Cüneyd Bey, Süleyman Çelebi'nin Musa Çelebi tarafindan bertaraf edilmesi üzerine tekrar Aydin bölgesine gelerek Ayasuluk'u ve beyligini yeniden ele geçirdi. Çelebi Mehmed Musa Çelebi'yi yenip (1413) Osmanli ülkesinde birligi sagladiktan sonra Bergama'ya geldi ve Cüneyd Bey üzerine yürüdü. Kiyma, Kayacik ve Nif kalelerini alarak Izmir'i kusatti. Çelebi Mehmed ile savasmayi göze alamayan Cüneyd Bey, bagliligini bildirerek Izmir'i teslim etti (1415). Buna karsilik Cüneyd Bey, Nigbolu sancakbeyligine tayin edildii.

Bir müddet sonra Eflak'ta ortaya çikan ve Yildirim Bayezid'in oglu oldugunu iddia eden Düzmece Mustafa'ya katildi ve onunla isbirligi yapti (1419).

Çelebi Mehmed, her ikisini de takip ettiginden Selanik'e kaçtilar. Bu dönemde Selanik Bizans'a tabi idi. Çelebi Mehmed'in istegi üzerine Bizans Imparatoru Düzmece Mustafa'yi Limni adasinda, Cüneyd Bey'i de Istanbul'da bir manastira hapsetti.

II. Murad zamaninda, Bizans Imparatoru her ikisini de serbest birakarak Osmanli Devletine karsi çikardi. Ancak II. Murad'in Cüneyd Bey'e Aydin-Ili'ni vadetmesiyle mesele halledildi (1422). Böylece tekrar ülkesine dönen Cüneyd Bey, Izmir halki tarafindan çok iyi karsilandi. Daha sonra Ayasuluk üzerine giderek burasini aldi. Böylece çok geçmeden evvelce sahip oldugu topraklara yeniden sahip oldu. Ancak burada rahat durmayan ve etrafina müttefikler toplamaya çalisan Cüneyd Bey'in bu hareketleri II. Murad'in sefer düzenlemesine sebep oldu (1424). Osmanli ordusu Cüneyd Bey'in oglu Kurt Hasan'i Akhisar'da yendi ve Cüneyd Bey Sisam adasinin karsisindaki Ipsili kalesine sigindi. Uzun bir kusatmadan sonra Cüneyd Bey teslim oldu ve ailesiyle birlikte idam edildi (1426). Böylece Aydinogullari Beyligi son buldugu gibi, Aydin-Ili bölgesi de Osmanli idaresine girmis oldu.

Sosyal ve Ekonomik Hayat

XIV. yüzyilin baslarinda kurulan ve Umur Bey zamaninda gücünü arttiran Aydinogullari Beyligi'nin tarihi gelismesinde büyük rolü olan denizciligin ekonomik hayatin gerçeklesmesinde de önemli rol oynadigi görülmekttedir. Güçlü bir donanmaya sahip olan Umur Bey, zaman zaman Ege Denizi'ndeki adalari akinlarda bulunarak onlari kendisine bagliyordu. Nitekim, Bozcaada, Sakiz adasi, Semadirek, Yunanistan kiyilari ve Mora'ya düzenledigi seferler sonucunda pek çok ganimet ve esir elde etmisti. Böylece oldukça zengin bir duruma geldigi anlasilan Aydinogullarinin, daha kurucusu Mehmed Bey zamaninda sahip oldugu varlik sayesinde Ibn-i Batuta tarafindan da methedildi. Bu seyyah Aydinoglu Mehmed Bey'in Bozdag'daki sayfiyesini ve Birgi'deki sarayini gezmisti. Sarayin birçok merdivenlerden çikilan salonunun ortasindaki havuz ve sarayin sahip oldugu konfor hakkindaki bilgiler, Aydinogullarinin zenginligi ve hayat seviyelerinin yüksekligi hakkinda bir fikir vermektedir.

Söhreti her tarafa yayilan Gazi Umur Bey, basarili seferleri yaninda Bati ile ticarî iliskilerini gelistirmis ve ona ait jilyati (Gifliati) tarzindaki paralar her iki tarafin alisverisini kolaylastirmada önemli rol oynamistir. Umur Bey devri, deniz asiri fetihlerle elde edilen ganimetlerin getirdigi zenginlik yüzünden Aydinogullari Beeyligi'nin ekonomi, askerlik, siyaset ve fikir alanlarinda önemli gelismelerinin saglandigi Yükselme devri olarak kabul edilir.

Umur Bey devrinde pek çok sosyal muhtevali tesisler kuruldugu Osmanli tahrir defterlerinden anlasilmaktadir. Umur Bey bölge topraklarinin düzenli tahrirlerini yaptirmis, arazi ve mülk sahiplerine beratlar vermisti. Kendisi ise Birgi, Keles ve Alasehir'de cami, mescid ve medrese gibi birçok vakiflar kurmus, kizlari da cami, dârü'l-huffâz, çesme ve su kemeri gibi hayir isleri yaptirmislardi.

Aydinogullari, Aydin ilinin bütün iskelelerinde ticari kontrolü ellerinde bulunduruyorlar ve gümrük resmi aliyorlardi. Bölgede ticari vekalet halinde bulunan Venedik ve Ceneviz, Aydinogullari Beyligi'nin gücünü kaybettigi Hizir Çelebi zamaninda imzaladiklari antlasmalarla pek çok haklar elde ettiler. Kapitilasyon mahiyetini tasiyan bu antlasmalarin beyligin ekonomik hayatini menfi olarak etkiledigi görüldü.

Bölgede ticaretin oldukça faal oldugu, Menderes nehri üzerinden yapilan nakliyeden anlasilmaktadir. Nitekim Menderes üzerinde isleyen gemi ve sandallarla ipek, ipekli kumaslar, zahire, susam, balmumu, meyankökü, palamut, islenmis deri, hali gibi maddeler dis memleketlere tasiniyordu. Ayasuluk'ta bulunan Italya tüccarlarin antrepolari önemli bir merkez görevi yapiyordu. Bati Anadolu kiyilarindan adalara, Avrupa'ya ve Misir'a ihraç edilen mallara karsilik kumas, seker, kalay, kursun gibi maddeler ithal ediliyordu.

Aydinogullari Latinlerle yaptiklari ticaret münasebetiyle Jilyati (Gigliati) sikkeleri kullandiklari gibi Islamî sikkeleri de kullanmislardi. Bundan baska islamî geleneklere uygun olarak I.Umur Bey'in bakir sikkesi, Isa, Musa ve Cüneyd Beylerin gümüs sikkeleri bulundugu görülmektedir.

5- Ordu ve Donanma

Bir kiyi beyligi olan Aydinogullari Beyliginde kara ordusu yaninda güçlü bir donanma bulunuyordu. Kara ordusu, Anadolu Selçuklularindaki ve diger beyliklerdeki teskilâta sahipti. Kumandanlarina subasi deniliyordu. Harp silâhi olarak ok ve yay, kiliç, kargi, balta, nacak, kalkan, çevsen, kale delmek için makkab, kaleye tas ve gülle atmak için mancinik ve kaleye girmek için merdiven kullanilirdi. Aydinogullari Beyligi'nin XIV. yüzyilin ilk yarisinda ordu mevcudu yetmis bin civarinda idi.

Aydinogullarinin Ege sahillerine ulasmalari onlari güçlü bir donanmaya sahip olmaya mecbur etti. Ayasuluk ve Izmir tersanelerinde insa edilen donanma ile Karadeniz'e kadar çikmis ve Eflâk üzerine sefer düzenlenmisti. Umur Bey'in 1333 yilinda Yunanistan'a yaptigi seferde ise 300 geminin bulunmasi denizciligin ne derece gelistigini göstermektedir. Aydinoglu Umur Bey'in Adalar'a Mora'ya, Rumeli'ye ve Karadeniz'e düzenledigi deniz seferleri Bizanslilari son derece ürkütmüstü.

Aydinogullari Beyligi donanmasinda kadirga esas harp gemisi çesidini teskil ediyordu. Umur Bey, Izmir'in fethinden sonra yaptirdigi büyük bir kadirgaya "Gazi" adini vermisti. Bu kadirgada yesil renkli bir bayrak vardi. Donanmada savasçi olarak arab denilen yaya sinif bulunuyordu.

Bati Anadolu'da kurulan Beylikler arasinda denizciligini en ileri götüren hiç süphesiz Aydinogullari Beyligi olmustur. Aydinogullari Denizciliginin yildizi Umur Bey'le birlikte parlamis ve yine onunla birlikte sönmüstür.

Ilmî ve Kültürel Faaliyetler

Aydinogullari Beyleri ilim adamlarina yüksek itibar göstermisler ve o devirdeki fikir hareketlerinin gelismesine yardimci olmuslardir. Aydinoglu Mehmed Bey, bizzat kendisi ilimle mesgul olmus ve o devrin ünlü alimi IbnGi Melek'ten ders almistir. Yaptirdigi cami ve medresesine pek çok kitap vakfetmistir. Ibn-i Battuta, Mehmed Bey'i ziyaret ettiginde, sultanin ilim adamlarina gösterdigi itibari bizzat görmüstür.

Aydinoglu Mehmed Bey adina bazi kitaplar tercüme ve ona ithaf edilmistir. Bunlardan Sa'lebi'nin (Ö1.427/1036) Arâisü'l-Mecâlis adli arapça peygamberler tarihi, Kisas-i Enbiya adiyla tercüme edilmistir. Ayni zat yine Mehmed Bey adina farsça olan Tezkire-i Evliya'yi tercüme etmistir. Ancak bu eserlerini kimin tercüme ettigi tesbit edilememistir. Umur Bey adina da bazi eserler tercüme edilmistir. Mesud b. Ahmed'in Kelile ve Dimne, Süheyl ü Nevbahar adli bu seerler Umur Bey'in emriyle Türkçeye çevrildi. Yine Ibn-i Baytar'in Camiu Müfredâtü'l-edviye ve'l-agdiye adli eseri Umur Bey'in emriyle tercüme edildi.

Aydinoglu Isa Bey de kendi alim oldugu gibi alimleri de himaye etmistir. Onun adina Haci Pasa (Hizir b.Ali) adli ünlü tabib Sifâü'l-eskâm ve Devâü'l-âlâm adiyla Arapça bir tip kitabi telif etmis, Kadi Beyzavi'nin Tavalî adli eserine yine serh yazmistir.

Isa Bey adina Yusuf b. Muhammed adli bir zat tarafindan Kesfu'l-esrâr alâ lisani't-tuyûr ve'l-esrâr adli eser Arapçadan farsçaya tercüme edilmistir. Yine Yakup b. Mehmed bir Husrev ü Sirin tercümesini Isa Bey'e ithaf etmistir. Aydinoglu Isa Bey'in ilim ehline gösterdigi iyi muamele ve himayenin bir baska örnegi müslüman olmadigi halde Bizans'tan kaçarak kendisine siginan ünlü Bizans Tarihçisi Dukas'in alim olan büyük babasina gösterdigi lütüfkâr davranislardir.

Aydinogullari devrinde kaleme alinan eserler konusunda tesbit edilebilenler dahi beyligin ilim ve kültür alaninda kaydettigi gelismeyi göstermeye yetmektedir.

7-Imar Faaliyetleri:

Aydinogullari Beyligi'nin yerlesim merkezlerinden olan Birgi, Tire ve Ayasuluk (Selçuk)'ta bugüne intikal eden mimari eserler bulunmaktadir. Bunlardan Birgi'de Mehmed Bey'in Ulu Cami medrese (712/1312) türbesi (734/1334), Tire'de Aydinoglu Süleyman Sah Türbesi (750/1349), Alihan Medresesi (755/1354) Ibn-i Melek medresesi, Debbaghane Mescidi, Aydinoglu Isa Bey Çesmesi, Ayasuluk'ta Aydinoglu Isa Camii (776/1375) en önemlileridir. Bunlardan baska Ayasuluk'taki Gazi Umur Bey'in kizi Azize Hatun imareti ile Izmir'de Cüneyd Bey imareti bulunmaktadir.

Bu eserlerden özellikle Ayasuluk'taki Isa Bey Camii pek kiymetli mimari eserlerden olup mermer isletmeciliginin ve agaç oymaciliginin saheseri sayilmaktadir.

Saruhanoğulları Beyliği

Bati Anadolu'da, merkezi Manisa olmak üzere Menemen, Gördes, Demirci, Kemal Pasa, Turgutlu, Ilica ve Akhisar gibi kent ve kasabalari içine alan bölgede kurulmus bir Türkmen beyligidir.

I- SIYASÎ TARIH

a- Saruhan Bey

Beyligin kurucusu olan Saruhan Bey'in Harezm Türkmenlerinden oldugu sanilmaktadir. Nitekim Celâleddin Harezmsah'in ölümünden (1231) sonra Saruhan adli bir beyin Selçuklu Devleti hizmetine girdigi ve Saruhanogullari Beyligi'ni kuran Saruhan Bey'in de bu Harezmli emir Saruhan'in torunu oldugu bilinmektedir. Saruhan Bey'in babasinin adi Alpagi olup Çuga ve Ali Pasa adlarinda iki kardesi daha vardi.

Anadolu Selçuklu Sultani Alâaddin Keykubad, maiyyetindeki Türkmen emirlerini çesitli bölgelerin fethi için görevlendirmisti. Bu uc beyleri arasinda bulunan Saruhan Bey o zaman bir Bizans sehri olan Manisa ve çevresinde faaliyetlerde bulunuyordu. Bu sirada Mogol istîlâsi sayisiz Türkmen gruplarinin Bati Anadolu bölgesine gelmesine sebep olmus, dolayisiyla bu bölgelerdeki Bizans sehir ve kasabalari Türkmenlerin eline geçmeye baslamisti.

Anadolu Selçuklu Sultani II. Mesud'un ümerâsindan olan Saruhan Bey, Manisa bölgesindeki faaliyetlerini artirarak sehri tehdit etmeye basladi (1303). Bizans Imparatoru II. Andronikos (1282-1328), Bati Anadolu'daki Türkmenlerin faaliyetlerinin artmasi üzerine oglu ve saltanat ortagi IX. Mihail'i bu bölgeye gönderdi. IX. Mihail Katalon kuvvetlerinin de destegi ile Manisa'ya kadar geldi ise de Türkmenler karsisinda bir sonuç alamadan geri çekilmek zorunda kaldi. Saruhan Bey bu olaydan sonra Katalon kuvvetlerinin bulundugu Danya kalesini muhasara etti ancak basarili olamadi. Saruhan Bey, Katalonlarin bölgeyi terketmesinden sonra Manisa sehri üzerindeki baskisini artirarak sehrin civarindaki kasaba ve köyleri ele geçirdi. Bu hareket sonucunda Türklerin Leskeri-ili (Laskaris ili) dedikleri Manisa'yi da fethetti (1313).

Saruhan Bey, Manisa'nin fethinden sonra burasini beyliginin baskenti yapti. Sinirlarini kisa sürede Alasehir'den Izmir ve diger Ege kiyilarina kadar genisleten Saruhan Bey, eski Türk adeti geregince topraklarini kardesleri arasinda paylastirdi. Kendisi Ulu Bey sifati ile Manisa'da otururken, Demirci ve yöresini kardesi Çuga Bey'e, Nif (Kemalpasa)'in idaresini de diger kardesi Ali Pasa'ya verdi. Saruhan Bey kardesi Çuga Bey'in ölümünden sonra Demirci'nin idaresini oglu Devlethan'a, onun ölümü ile de Yakup Çelebi'ye birakti.

Evliya Çelebi Seyahatnâmesi'nde Demirci'nin Saruhan beylerinden Kara Mustafa Bey tarafindan fethedildigini kaydeder. Bundan baska Nif'i de Saruhan Bey devrinin ileri gelenlerinden Haci Emet Bey'in ele geçirdigini belirtir. Ancak Evliya Çelebi'nin bu kayitlarini ihtiyatla karsilamak gerekir.

Saruhanogullari Beyligi'nin dogusunda Germiyan, kuzeyinde Karasi (Karesi) ve güneyinde de Aydinogullari Beyligi'nin topraklari vardi. Böylece Saruhanogullari'nin üç tarafi yeni kurulmus olan Türk beylikleri ile çevrilmis oldugundan yalniz Ege denizi cihetinden genislemeye, gazâ ve seferler yapmaya elverisli idi. Bu sebeple Saruhan Bey kurmus oldugu donanma ile deniz seferleri yapmaya basladi. Foça, Sakiz ve Naksos'daki Cenevizliler ile Midilli'yi vergiye bagladi. Meshur seyyah Ibn Battuta, 1332 yilinda Manisa'ya geldigi zaman Foçalilarin her sene Saruhan Bey'e 15.000 gümüs para vergi verdigini kaydetmistir.

Türk tarihi için önemli bir kaynak eser olan Câmiü'd-Düvel'de Foça'nin da Saruhanogullari beyligi sinirlari içinde bulundugu kaydedilmistir. Ancak bu tarihte Foça'nin Ceneviz Cumhuriyeti'ne bagli bir koloni oldugu bilinmektedir. Yukarida da ifade edildigi gibi burada yasayan Rumlar ve Lâtinler, Saruhanogullari'na vergi vermekteydiler. Yine Câmiü'd-Düvel'de Saruhanogullari'na ait oldugu belirtilen topraklar arasinda Menemen, Gördes, Adola, Akhisar, Turgutlu, Nif, Ilica, Kayacik, Demirci, Urganli, Manisa, Gördes, Güzelhisar ve Mendelorya sehir ve kasabalari sayilmistir. Öte taraftan yine kaynaklardan Mesâlikü'l-Ebrâr'daki kayitlara göre XIV. yüzyil ortalarina dogru Saruhan Beyligi'nin onbes sehri, yirmi kalesi, onbin askeri ve Saruhan'in kardesi olan Ali Pasa'nin da sekiz sehri, otuz kalesi, okçulukta mâhir bir çok yaya askeri ve sekiz bin de atli askeri ile büyük bir donanmasi vardi.

Saruhan Bey devrinde, Osman-oglu Orhan Bey Bizans Imparatorlugu aleyhinde durmadan topraklarini genisletiyordu. Orhan Bey'in 1329 yilinda Sakiz adasini fethetmesi üzerine Bizans Imparatoru II. Andronikos Palaiologos Osmanlilara karsi Saruhan ve Aydinogullari'ndan yardim istemek zorunda kaldi. Imparatorun bu istegini olumlu karsilayan Saruhan Bey, Osmanlilara karsi Bizans ve Aydinogullari ile beraber hareket etmeye basladi.

1334 yilinda Aydin ve Saruhanogullari 270 gemilik bir filo ile Yunanistan sahilleri ve Trakya'ya bir sefer düzenlediler. Bu sefer sirasinda Saruhan Beyligi gemilerine Saruhan Bey'in oglu Süleyman Bey kumanda etmekteydi. Ancak bu sirada Midilli'yi zabt eden Foça valisi Dominik, Saruhan-oglu Süleyman Bey ile bir çok adamini bir hile ile esir aldi.

Bizans Imparatoru III. Andronikos, asi valiyi cezalandirmak için derhal bir donanma ile Foça önlerine gelerek sehri denizden kusatti ise de bir netice elde edemedi. Bunun üzerine dostu ve müttefiki olan Saruhan Bey'den yardim istedi. Saruhan Bey, esir olan oglu Süleyman ve arkadaslarinin kendisine teslim edilmesi sarti ile yardim edebilecegini bildirdi. Imparator Andronikos Saruhan Bey'in bu sartini kabul edince Saruhanogullari'na ait süvari ve piyade kuvvetleri Foça'yi karadan kusattilar. Muhasara bes ay kadar sürmesine ragmen kale bir türlü düsürülemedi. Bu durum üzerine imparator Anadolu'daki diger müttefiki Aydin-oglu Umur Bey'den de yardim istedi. Aydinoglu Umur Bey donanmasini yardima gönderdi. Bizans, Saruhan ve Aydinogullari'nin gemilerinden meydana gelen müttefik donanma Foça Valisi Dominik ile bir deniz savasi yapmak istediyse de o buna yanasmadi. Bu sebeple kusatma daha da uzadi. Neticede Imparator Andronikos, Dominik ile anlasarak Saruhan-oglu Süleyman Bey ve adamlarini serbest biraktirdi (1336).

III. Andonikos'un 1341 yilinda ölümünden sonra Bizans'da iktidar mücadelesinin baslamasi Saruhan Bey'in Bizans topraklari üzerine fetih yapmasi için iyi bir firsat oldu. Nitekim O, Gelibolu taraflarina bir akin düzenledi ise de basarili olamadi. Hatta Bizans donanmasi karsi hücuma geçerek Saruhan kiyilarinda yagma ve tahrip hareketlerinde bulundu. Bu olaylar sirasinda Saruhan Bey'in müttefiki ve dostu olan Aydin-oglu Umur Bey de Haçlilarin saldirisina ugramisti. Lâtinler bu saldiri sonucunda Izmir'i ele geçirdiler (1344). Izmir'in Lâtinler eline geçmesi Saruhanli denizciler için bir felaket oldu. Bati Anadolu'da bu olaylarin gelistigi esnada Bizans'in baskenti Istanbul'da taht için mücadeleler devam ediyordu. Istanbul'u ele geçirmek isteyen Kontakuzenos, dostu Aydin-oglu Umur Bey'e haber göndererek ondan yardim istedi. Umur Bey bu teklifi kabul edince Saruhan Bey de oglu Süleyman Bey komutasinda bir miktar askeri onun yanina gönderdi. Saruhan kuvvetleri Umur Bey'le beraber Trakya'ya geçip Kontakuzenos'un kuvvetleriyle birlestiler. Ancak müttefik kuvvetler Istanbul üzerine yürüdügü bir sirada Süleyman Bey, siddetli bir humma hastaligi sonucunda vefat etti (1345).

Aydin-oglu Umur Bey, Süleyman Bey'in ölümünden sonra onun cesedini alarak Manisa'da bulunan babasinin yanina getirdi. Oglunun ölümüne çok üzülen Saruhan Bey, bu tarihten sonra fazla yasamadi. O da bir yil sonra vefat eti (1346). Manisa'da Körhane adi verilen türbeye defnedildi.

Saruhanogullari Beyligi'nin kurucusu olan Saruhan Bey devrinde beylik en parlak dönemini yasamistir. Onun zamaninda Manisa bir Türk-Islam sehri olarak gelisti ve büyüdü. Anadolu'yu gezmis olan seyyah Ibn Battuta, Manisa'da Saruhan Bey ile görüstügünü ve Saruhan Bey'in son yillarinda sehrin tamaminin bir Türk sehri hüviyetine büründügünü yazmaktadir.

Saruhan Bey'in Timur Han, Orhan, Süleyman, Ilyas, Devlethan ve Budak Pasa isimlerinde alti oglu oldugu bilinmektedir. Ölümünden sonra beyligin basina bu ogullari arasindan Fahreddin Ilyas Bey geçti. Saruhan Bey'in ogullarindan Devlethan Demirci'yi, Budak Pasa da Gördes'i idare etmekteydi.

b- Ilyas Bey

Saruhan Bey'den sonra beyligin basina geçen Ilyas Bey, ilk is olarak Bizans Imparatoriçesi Anna ile bir dostluk antlasmasi yapti. Daha önce de belirtildigi üzere Saruhan Bey ile Aydin-oglu Umur Bey Imparator Anna'ya karsi Kantakuzenos ile isbirligi yapmislardi. Ancak Kantakuzenos Anna'ya karsi bir basari elde edemeyince bu kez Osmanli hükümdari Orhan ile anlasma yapmak zorunda kaldi. Hatta kizini Orhan Bey'e vererek onunla tam bir dostluk kurdu. Imparatoriçe Anna ise Kantatuzenos'un Osmanlilarla anlasmasi üzerine Saruhanogullari ile ittifak kurmaya çalisti. Bu amaçla devlet ileri gelenlerinden Tagaris'i Manisa'ya Saruhan Bey ile anlasmaya gönderdi. Ancak Tagaris Manisa'ya geldiginde Saruhan Bey'in ölümü ile karsilasti. Bu duruma ragmen Tagaris, Saruhan Bey'in yerine geçen Ilyas Bey ile bir anlasma yapmaya muvaffak oldu.

Ilyas Bey, yapilan anlasmadan sonra imparatoriçeye yardim için bir miktar kuvvet gönderdi. Bu sirada Umur Bey de iki bin kisilik bir birlik gönderdi. Ancak imparatoriçeye yardima giden Saruhan ve Aydin kumandanlari yolda Anna aleyhine bir anlasma yaptilar. Bu emirler ilk olarak Istanbul'a gelerek imparatoriçeden para ve hediye aldilar. Ancak Trakya'ya geçtikten sonra eski dostlari Kantakuzenos'un tarafina geçtiler. Kantakuzenos ile birlikte Bulgaristan topraklarina saldiran Saruhan ve Aydin birlikleri pek çok ganimet ve esir elde ederek yurtlarina döndüler.

Öyle anlasiliyor ki Saruhanogullari bu akindan sonra bir daha Rumeli'ye geçemediler. Çünkü Osmanlilar Karasi topraklarini alip Gelibolu yarimadasina yerlestikten sonra Saruhanogullari'nin bu bölgelere geçmeleri zorlasti. Yine bu tarihlerde Izmir'i Lâtinlerden almak iseteyen Gazi Umur Bey Lâtinler karsisinda sehit düstü (1348). Böylece Izmir ve çevresi Lâtinler elinde kalinca Marmara kiyilari gibi Ege sahilleri de Saruhanogullari'na kapanmis oldu. Izmir'in Lâtinler eline geçmesi Saruhan deniz ticaretine de önemli ölçüde darbe vurdu.

Saruhanli hükümdari Ilyas Bey'in 1356 yilinda Imparator Ioannes V. Palaiologos'a yardim ettigi bilinmektedir. Bu yil içerisinde Osmanli Sultani Orhan Bey'in oglu Halil Gemlik sahilinde gezerken Foçalilar tarafindan esir edildi. Halil'i kurtarmak için Foça'yi abluka altina alan Imparator Ioannes Palaiologos Cenevizlilerin israrla karsi koymalari üzerine dostu olan Saruhan-oglu Ilyas Bey'den yadim istedi. Ilyas Bey bu öneriyi kabul ederek karadan Foça'yi kusatti. Ancak Ilyas Bey'in Foçalilarla dostulugunu bilen ve onun kendisine bir tuzak hazirladigindan süphelenen Imparator Ioannes, Ilyas Bey'i gemisine davet etti ve onu rehin alarak denize açildi. Ilyas Bey bu durumdan karisinin verdigi büyük miktardaki fidye-i necat karsiliginda kurtuldu. Ayrica ogullarini da imparatorun yanina rehin olarak birakti.

Ilyas Bey'in ne zaman öldügü kesin olarak bilinmemekle beraber 1357 yilinda beyligin basinda Ishak Çelebi'nin bulundugu anlasilmaktadir. Bu sebeple Ilyas Bey'in 1356 veya 1357 yilinda vefat etmis oldugu tahmin olunabilir.

c- Ishak Bey

Ilyas Bey'in ölümünden sonra beyligin basina oglu Ishak Bey geçti. Babasinin sagliginda Menemen'i idare eden Ishak Bey beyligin en zayif bir zamaninda basa geçmesine ragmen onun zamaninda Saruhanogullari en parlak devrini yasadi. Onun Misir Memlûklu sultani ile mektuplastigi bilinmektedir. Nitekim Rodos adasinin sövalyelerden alinmasi için yapilacak sefere diger Anadolu beyleri gibi Ishak Bey de davet edilmis ve kendisine Memlûk sultaninin nâmesi verilmistir (1366).

Saruhanogullari, Ishak Bey zamaninda yeni komsulari Osmanlilar ile dostane bir siyaset takip ettiler. Ishak Bey, I. Murad'in oglu Yakup Çelebi ile Bayezid'in sünnet dügünlerine ve Yildirim Bâyezid'in Germiyan beyinin kizi ile evlenme törenlerine katildi. Bundan baska I. Kosova savasina diger beylikler gibi yardimci kuvvetler gönderdi.

Ishak Bey zamaninda Manisa'da Mevlevîligin itibari bir hayli artmistir. Ishak Bey'in Mevlevî-hâne'yi yaptirmasi ile bu aileden bir kaç kisinin Çelebi ünvanini almasi bu sevginin bir delili olarak görülmektedir. Ishak Çelebi için kitabeler ve vesikalarda "Sultan, emir, beldeler fatihi ve Sultanü'l-azam” gibi ünvanlar kullanilmistir.

Ishak Çelebi hakkinda 1378 yilindan sonraki yillarda hiçbir bilgi yoktur. Ancak onun 1378 veya 1379 yilinda öldügü bilinmektedir. Sagliginda yaptirmis oldugu türbe kitabesinde ölüm tarihi belli degildir.

d- Hizir Sah

Ishak Bey'in ölümü üzerine oglu Hizir Sah Saruhanogullari'nin basina geçti. Ancak kardesi Orhan Bey onun beyligini tanimayarak saltanat mücâdelesine giristi. Kaynaklarda bu mücâdele hakkinda fazla bilgi yoktur. Bununla beraber Orhan Bey'in bu mücâdeleyi kaybettigi ve Hizir Sah'in Manisa'ya hakim oldugu anlasilmaktadir.

Hizir Sah'in gümüs ve bakir paralari bulunmus olup bu paralar üzerinde tarih yoktur. Ancak 1389 tarihli bir vesika bu tarihte Hizir Sah'in Bey oldugunu göstermektedir.

Hizir Sah Bey oldugu sirada Osmanli hükümdari I. Murad sehit düsmüs, yerine Yildirim Bâyezid geçmisti. Osmanli tahtindaki bu degisikligi firsat bilen Karaman-oglu Alâaddin Ali Bey Osmanlilar aleyhinde faaliyetlere baslamisti. Onun bu faaliyetlerine Saruhan-oglu Orhan Bey de katildi. Bunun üzerine Yildirim Bâyezid hizla Anadolu'ya geçti, Alasehir'den sonra Manisa'ya geldi. Hizir Sah ise Yildirim Bâyezid'in bu harekâti esnasinda onu karsilayarak tabiiyetini arzetti ve ülkesini sulh yolu ile Osmanlilara birakti.

Yildirim Bâyezid, Hizir Sah'in bu davranisi üzerine Demirci, Adala, Gördes, Kayacik ve Kemaliye taraflarindan olusan beyligin dogu topraklarini ona birakti. Bâyezid Manisa'yi aldiktan sonra (1390) Karasi ile Manisa birlestirilerek Bey-sancagi yapildi. Bâyezid buraya önce Ertugrul'u, onun ölümü ile de Emir Süleyman'i tayin etti (1392).

Saruhan-oglu Hizir Sah Bey ise kendisine verilmis olan küçük bir bölgede bir süre daha beylik yapti. Bu sirada Emir Süleyman'la çok iyi bir dostluk kurdu. Kardesi Orhan Bey ise Bâyezid'in Anadolu harekâti sirasinda yakalanarak Bursa veya Iznik'e götürüldü. Ancak o buradan kaçarak önce Isfendiyar-oglu'nun ve arkasindan da Timur'un yanina gitti.

Ankara Savasi'na Emir Süleyman'in idaresinde Yildirim Bâyezid'in saflarinda katilan Saruhanli askerler, Iznik'ten kaçarak Timur'a siginmis olan Orhan'i karsi tarafta görünce o tarafa geçtiler. Savasi kazanan Timur, Anadolu beylerine eski yurtlarini verirken, Orhan Bey'e de Saruhan beyligini verdi. Nitekim 17 Agustos 1402 tarihinde Manisa'ya gelen Orhan Bey beyliginin basina geçti. Orhan Bey beyligini mesru göstermek için hemen para bastirdi (1403). Ancak Timur'un Anadolu'dan çekilmesinden sonra Denizli taraflarinda hüküm sürmekte olan Hizir Sah ile Orhan Bey arasinda saltanat mücadelesi yeniden basladi. Neticede Hizir Sah, idareyi eline aldi.

Bâyezid'in Ankara Savasi'nda yenilmesinden sonra Osmanli sehzâdeleri arasinda saltanat mücadelesinin basladigi Fetret devrinde Hizir Sah önce eski dostu Emir Süleyman'in tarafini tuttu. Ancak Emir Süleyman'in mücadeleyi kaybetmesi üzerine Aydinoglu Cüneyd ve Mentese-oglu Ilyas Bey'le beraber Isa Çelebi'yi destekledi. Isa Çelebi'nin Çelebi Mehmed'e yenilmesi üzerine ise Hizir Sah Manisa'ya kaçti. Bunun üzerine Çelebi Mehmed'in kuvvetleri Manisa'ya yürüyerek hamamda eglenmekte olan Hizir Sah'i yakaladilar ve Çelebi Mehmed'in huzuruna getirdiler. Çelebi Mehmed Hizir Sah'i idam ettirdi (1410).

Hizir Sah'in öldürülmesi ile birlikte Saruhanogullari'nin Manisa kolu sona ermis oldu. Ancak Demirci kolu fazla etkili olmamakla beraber bir süre daha devam etti. Hizir Sah'in ölümünden sonra Devlethan'in oglu Yakup Bey Demirci'de hüküm sürmeye devam etti. Yakup Han 1407 yilinda Demirci'de bir cami yaptirmis olup oradaki bir hamami da bu camiye vakfetmistir. Bundan baska Budak Pasa-oglu Beyce Bey de Gördes'te bir cami ve hamam yaptirmistir. Öte taraftan Hizir Sah'in kardesi olan Orhan Bey, agabeyinin ortadan kaldirilmasindan ve Çelebi Mehmed'in bu bölgelerden çekilmesinden sonra Manisa'ya gelerek burayi ele geçirdi ve istiklâlini ilan etti. Orhan Bey'in 1411 tarihli bir parasinin bulunmasi onun bu tarihte Manisa'da Bey oldugunu göstermektedir. Orhan Bey'in bu hareketi üzerine Çelebi Mehmed 1412 yilinda bu bölgeleri yeniden itaat altina almis ve Orhan Bey'i de bertaraf etmistir. Orhan Bey'in ayni yil içerisinde vefat etmesi ile Saruhanli Beyligi tamamen son buldu.

2- IMAR FAALIYETLERI

Saruhanogullari hüküm sürdükleri topraklar üzerinde bir çok imar faaliyetlerinde bulunmuslardir. Özellikle cami, medrese ve köprü yapan Saruhanogullari zamaninda beyligin merkezi Manisa Türklesmis ve sehrin çehresi degismistir. Beyligin kurucusu Saruhan Bey'in Manisa Çarsi Mahallesi'nde bir mescit, Gediz üzerinde bir köprü ve Çaprazlar Mahallesi'nde bir çesme yaptirdigina dair kayitlar vardir.

Saruhan Bey'in oglu Ilyas Bey de Manisa'da bir mescit (1362) ile bir çesme yaptirmistir. Ilyas Bey'in oglu Ishak Bey, beyligin zayif oldugu bir sirada basa geçmesine ragmen büyük ölçüde bayindirlik faaliyetlerinde bulunmus, ülkesinin her tarafinda cami, çesme, medrese, hamam ve köprü gibi bir çok eser yaptirmistir.

Saruhanlilar, merkezleri Manisa'da belki bütün beylikler devrinin en önemli ve ilgi çekici cami örnegini meydana getirmislerdir. Ishak Bey'in 1376'da medrese ve türbe ile birlikte külliye olarak yaptirdigi Manisa Ulu Camii, Bati Anadolu'da görülen en önemli mimarî eserdir. Ishak Bey Manisa Ulu Camiinden baska Mevlevî-hâne (1369), Karaoglanlar civarinda Koyun Köprüsü, Çaprazlar Mahallesi'nde bir çesme, Manisa'da Yedi Kizlar Türbesi ve Karahisar ile Karaköy'de birer çesme yaptirdigi bilinmektedir.

Saruhanli Beyi Hizir Sah'a gelince, o da babasi gibi bir çok hayir kurumlari yaptirmis ve vakiflar ihdas etmistir. Hizir Sah'in Adola'da camii, medrese, imaret ve hamami, Alasehir'in Kemaliye köyünde Hizir Pasa Camii ile bir hamami ve Manisa'da Çinar Zaviyesi yaptirdigi bilinmektedir. Hizir Sah'in ölümünden sonra Demirci'de hüküm süren Devlet-sah oglu Yakup Bey de burada bir cami yaptirmis (1407) ve daha sonra bir hamami da bu camiye vakfetmistir (1413).

Saruhanlilardan Budak Pasa-oglu Begce Bey de Gördes'te bir cami ve hamam yaptirmistir.

Saruhanogullari, Lâtinlerle ticarî iliskileri dolayisiyla Lâtin harfleri ile gümüs sikke kestirmislerdir. Ancak simdiye kadar Ishak, Hizirsah ve Orhan beylerin Islâmî sikkeleri ele geçmistir.

Hamitoğulları Beyliği

Hamitoğulları Beyliği
Güneybatı Anadolu'da, Selçuklu Devleti'nin yıkıldığı sıralarda meydana çıkan Anadolu beyliklerinden biri. Hamitoğulları Beyliği, Uluborlu, Eğridir, Yalvaç ve daha sonraları alman Antalya yörelerinde kurulmuş ve gelişmiştir.


Hamitoğulları Beyliği, batı Anadolu Türk Beyliklerinden biridir. Güneybatı
Anadolu'da,
Selçuklu Devleti'nin yıkıldığı sıralarda meydana çıkan Anadolu beyliklerinden biri. Hamitoğulları Beyliği, Uluborlu, Eğridir, Yalvaç ve daha sonraları alman
Antalya yörelerinde kurulmuş ve gelişmiştir. Bu beyliği kuran Feleküddin Dündar Bey, bu bölgeye yerleştirilmiş aşiret beylerindendir. Beyliğin ilk merkezi Uluborlu, daha sonraları Eğridir, olmuştur. XIII. yüzyılın sonlarında kurulmuştur.
Dündar Bey zamanında Antalya'ya kadar inilmiştir. Dündar Bey'in Demirtaş tarafımdan öldürülmesinden (1324) bir süre sonra oğlu İshak Bey meydana çıkmış ve babasının kurduğu beyliği devam ettirmiştir. (1328). Beylik, biri Eğridir, öbürü de Antalya şubesi olmak üzere iki bölümde yöneltilmiştir. Osmanlıların ilerlemesi üzerine beylik eski önemini kaybetmiş, Antalya 1392 yılında Osmanlıların eline geçmiştir. Ancak,
Bayezit'in
Ankara Savaşı yenilgisinden sonra (1402) Hamitoğullarından Osman Bey, Antalya'nın dışında beyliği yeni den kurmuş, Antalya'yı almak için Osmanlılarla yapmak istediği bir savaş için Korkuteli'nde bulunduğu sırada, Osmanlıların Antalya beyinin yaptığı bir baskın sonucu öldürülmüş (1423), bu tarihten sonra da Hamitoğulları beyliği, Osmanlı sınırlarına katılarak tarih sahnesinden silinmiştir.

Anadolu beylikleri ve Hamidoğulları Beyliği

Beyliğin sınırları içinde


Eğridir,
Uluborlu,
Yalvaç,
Isparta,
Burdur ve
Antalya bulunuyordu. Beyliğin kurucusu, Feleküddin Dündar Bey'dir ve büyükbabasının adını beyliğe vermiştir. Kuruluş yıllarında Anadolu Selçukluları tarafından Bizans sınırına yerleştirildiler. Dündar Bey, hükmü gittikçe zayıflayan anadolu Selçuklularının son zamanlarında, beyliği Göller Bölgesi'nde kurdu (1300) ve Uluborlu'yu merkez yaptı. Sonradan merkezini Eğridir'e nakletti. Adı, imar edildikten sonra Felekabad olarak değiştirildi. Dündar Bey, beyliğin sınırlarını yavaş yavaş genişleterek Gölhisar, Korkuteli ve Antalya'yı idaresine aldı. Antalya çevresini, kardeşi Yunus Bey'e verdi ve böylece beylik, Eğridir ve Antalya (Tekeoğulları) olmak üzere iki kola ayrıldı. Beyliğin faal kurucusu Dündar Bey, çevresindeki Anadolu beyliklerinin bir kısmı üzerinde hakimiyet tesis etti. İlhanlılarla olan bağlarını kuvvetlendirmek için, Anadolu'ya gelen Emir Çoban'a tabi olduğunu bildirdi (1314). Fakat, daha sonra Emir Çoban'ın oğlu Demirtaş, Anadolu'daki bazı beyleri ortadan kaldırmak için savaşa başladı ve bu arada Dündar Bey'i yakaladı ve öldürdü. Antalya civarını, bu olaya kendisine yardımcı olan Yunusbeyoğlu Mahmud'a bıraktı (1324). Dündar Bey'in ölümünden sonra bir süre sessiz kalan oğullarından Hızır Bey ortaya çıktı. Babasından alınan bir kısım yerleri ele geçirdi. Mısır'daki diğer oğlu İshak Çelebi, Anadolu'ya gelerek idareyi eline aldı (1328). İshak Bey'in ölümünden sonra yerine kardeşi Mehmed Bey'in oğlu Muzafferüddin Mustafa Bey geçti. Mustafa Bey'in ölümüyle de yerini Hüsameddin İlyas Bey aldı. Komşularından Karamanoğlu Alaüddin Bey'le savaştı. Mağlup olarak, Germiyanoğlu Süleyman Şah'a sığındı. Sonra da onun yardımıyla, kaybettiği yerleri aldı. Ölümünden sonra beyliğin başına oğlu Kemalüddin Hüseyin Bey geçti. Karamanoğulları'nın saldırılarından yılarak Beyşehir, Seydişehir, Akşehir, Yalvaç ve Karaağaç'ı Osmanlı padişahı Murad Hüdavendigar'a seksen bin altına sattı (1374). Kendine de Isparta ve Eğridir'i bıraktı. Birinci Kosova Savaşında Osmanlılar'a yardım için oğlu Mustafa Bey'le bir ordu gönderdi.

Hamidoğullarının Antalya bölgesinde, Yunus Bey'den sonra yerine Mahmud Bey geçti. Mahmud Bey, İlhanlılar'dan Demirtaş Bey'le beraber Mısır'a gitti ve orada hapsedildi (1327). Beyliğin idaresini kardeşi, Korkuteli emiri Sinaüddin Hızır Bey eline aldı. Hızır Bey, hasta olduğundan yerine Dadı Bey geçti. Daha sonra idareyi Küçük Mehmed Bey aldı. Kıbrıs kralı Petro'nun işgaline uğrayan (1361) Antalya'yı, onbir yıl sonra yeniden ele geçirdi. Mahmud Bey'in ölümünden sonra idareyi Osman Bey eline aldı. Yıldırım Bayezid, Antalya ve Teke ilini aldıktan sonra bölgeyi oğlu İsa Çelebi'ye sancak olarak verdi. Ankara Savaşı'ndan (1402) sonra Osman Bey, Antalya ve İstanos'u (Korkuteli) yeniden geri aldı ve Timur 'un hakimiyetini tanıdı. Korkuteli'ni beyliğin merkezi yaptı. II. Murad Han'ın ilk zamanlarındaki hükümet buhranından faydalanmak isteyen Hamidoğlu Osman Bey, Karamanoğlu
Mahmed II ile Antalya'yı almak istedi. Bu iş birliğini haber alan Antalya sancakbeyi Hamza Bey, aniden Korkuteli üzerine baskın yaparak Osman Bey'i öldürdü (1493). Bir süre Antalya emiri Yunus Bey'in kölesi Zekeriya'nın elinde kalan Hamidoğullarının Antalya kolu da bu tarihte sona erdi.

Hamitoğulları
Isparta ve Eğridir çevresinde kurulan Türk beyliği. Türkiye Selçuklu Devleti, 13. asır sonlarında iyice zaafa uğrayıp, İlhanlıların nüfuzu altına girdikten sonra batı hududundaki Türk aşiretleri de kendi başlarının çaresine bakarak toplanmaya ve bir idare kurmaya başlamışlardı. Aynı tarihlerde Isparta, Eğridir ve havalisinde bulunan Hamid aşireti de başlarında bulunan İlyas bin Hamid Beyin oğlu Feleküddin Dündar Beyin reisliği altında merkezleri Uluborlu ve sonra eski adı Prostana olan Eğridir olmak üzere Hamidoğulları Beyliğini kurdu. Beyliğin kuruluşu on üçüncü asrın son çeyreği içindedir. Hamid Bey ile oğlu İlyas Bey Selçukilerin uç beylerinden ve Selçuk emirlerinden idiler. Feleküddin Dündar Bey, kurduğu beyliğe büyük babası Hamid Beyin ismini verdi.

Faal bir emir olan Dündar Bey, beyliğinin hududunu güneye doğru genişleterek Gölhisar, Korkuteli ve Antalya’yı ele geçirdikten sonra, ülkesini Germiyan ve Denizli hudutlarına kadar büyüttü. Eğridir’i pekçok eserlerle imar eden Feleküddin Dündar Bey, buraya kendi künyesine nisbetle Felekabad adını verdi. 1301 yılında Antalya’yı fethettikten sonra buranın idaresini kardeşi Yunus Beye havale etti (Bkz. Tekeoğulları Beyliği). 1314’te Anadolu’ya gelen İlhanlı Beylerbeyi Emir Çoban’a itaat edenler arasında Dündar Bey de bulunuyordu. Hatta Dündar Bey, İlhanlılara sadakatini göstermek üzere aynı senede “Sultan-ı azam Gıyasüddünya ve’d-Din Hudabende Mehmed” klişeli, İlhan Olcayto adına gümüş sikke kestirdi.

1316’da İlhan Olcayto’nun vefatı ve küçük yaştaki oğlu Ebu Said’in cülusundan sonra ortaya çıkan karışıklıklar esnasında bu durumu fırsat bilen Dündar Bey, istiklalini ilan ederek Sultan ünvanını aldı ve hudud komşuları beyler (Aydın, Saruhan, Menteşe vs.) üzerinde Hakimiyet tesis etti. Anadolu beyliklerinin İlhanilerin merkezindeki zaaftan istifade ile bağlılıklarını çözmeye başlamaları üzerine, Anadolu İlhanlı valisi Timurtaş, Konya’yı işgal etti. 1324 senesinde Eşrefoğlu Süleyman Beyi öldürttü ve arkasından Hamid iline yürüyerek Antalya’ya kaçan Dündar Beyi de yakalayarak katlettirdi. Ancak çok geçmeden, İlhanlı hükümdarına isyan eden Timurtaş’ın üzerine kuvvet gönderilmesi ve Mısır’da yakalanarak katledilmesi neticesinde, Dündar Beyin üç oğlundan büyük oğlu Hızır Bey, Hamideli idaresini eline aldı. Hızır Beyin ne kadar beylik yaptığı belli değildir. Yaklaşık olarak 1330’da vefat etmiştir.

Seyyah İbn-i Battuta 1333 yılında Anadolu’yu gezerken Hamidoğulları Beyliğine de uğramış, Gölhisar’da Dündar Beyin oğlu Mehmet ve Eğridir’de diğer oğlu Necmeddin İshak Beyin hükümdar bulunduklarını bildirmiştir. İshak Beyin hangi tarihte vefat ettiği belli değildir.

İshak Beyden sonra biraderi Mehmed Beyin oğlu Muzafferüddin Mustafa Bey, onun ölümü ile de, oğlu Hüsameddin İlyas Bey Hamidoğulları Beyliğinin başına geçti. Hüsameddin İlyas Bey, komşusu olan Karamanoğlu Alaeddin Bey ile yaptığı savaşı kaybederek Germiyanoğlu Süleyman Şaha sığındı. Ondan aldığı yardımlarla kaybettiği yerlere yeniden sahib oldu. İlyas Beyin de vefat tarihi belli değildir. İlyas Beyden sonra yerine Kemaleddin Hüseyin Bey geçti. Bu zad da Karamanoğullarının tecavüzlerinden bıkarak, Eşrefoğullarından almış oldukları Beyşehri, Seydişehri, Akşehir, Yalvaç ve Ş. Karaağaç’ı 1374’te 80 bin altın mukabilinde Osmanlı hükümdarı Sultan Birinci Murad Hana sattı. Yine Kosova savaşına giden Sultan Murad’a, oğlu Mustafa idaresinde yardımcı kuvvet gönderdi. Okçulardan müteşekkil bu kuvvet, muharebe esnasında Osmanlı ordusunun ön safında bulunmuştur. Kemaleddin Hüseyin Bey, 1391 yılında vefat etti. Hamidoğullarının bu şubesinin toprakları Osmanlılar ile Karamanoğulları tarafından paylaşıldı.

Hamidoğullarında devlet işlerinin görüldüğü bir divan mevcuttu. Bu divanın, Türkiye Selçuklularınınkine benzer şekilde olduğu anlaşılmaktadır. Hamidoğullarında beylik, eski Türk geleneğine uyularak evlatlar arasında pay edilmekteydi.

Hamidoğullarından Hüsameddin İlyas Beyin Felekabad’da kesilmiş Hüsami ibareli gümüş sikkesinden başka hiç biririsinin sikkesi görülmemiştir.

Hamidoğulları hükümdarları bilhassa Eğridir ve Burdur’da pekçok imar faaliyetlerinde bulundular. Bunlardan Eğridir’de Hızır Bey Camii, Burdur’da Mustafa Bey Medresesi ve Şuhud kasabasında İbrahim bin Hızır’a ait olan mescid en önemlileridir.

Germiyanoğulları Beyliği

SIYASI TARIH

a- Mensei:

Germiyanogullari, Anadolu Selçuklulari'nin son döneminde Kütahya ve çevresinde hüküm sürmüs bir Türk beyligidir. Germiyan bir türk asiretinin adi olup, ilk defa XIII. yüzyilin baslarinda Selçuklu Devleti'nin hizmetinde Malatya'da faaliyet göstermislerdir. Germiyan asireti, Harizm hükümdari Celaleddin Harzemsah Mengüberti ile Anadolu taraflarina gelmis ve Selçuklular'in hizmetine girmislerdir. Malatya'da bulunduklari siralarda asiretin reisi Ali Siroglu Muzafferüddin idi. Selçuklu sultani II. Giyaseddin Keyhüsrev zamaninda (1236-1246) vuku bulan Baba Ishak tarafindan yönlendirilen Babailer isyaninin (1239) bastirilmasinda görevlendirilmisse de basaramayarak ilk defa maglup olmustur. Onun oglu Kerimüddin Ali Sir, Selçuklu sehzadeleri arasindaki taht mücadelesinde II. Izzeddin Keykavus taraftari oldugu için, IV. Kiliç Arslan zamaninda Vezir Pervane Muineddin Süleyman tarafindan diger muhaliflerle birlikte öldürülmüstür (1264).

b- Kütahya ve Civarina Yerlsmeleri:

Germiyanogulari'nin kesin olarak hangi tarihte Kütahya ve civarina yerlestikleri bilinmemektedir. Ancak Baba Ishak isyaninin bastirilmasindan sonra (1241), II. Giyaseddin Keyhüsrev tarafindan bölgeye yerlestirildikleri ileri sürülmektedir. Ayrica, Selçuklu Sehzadesi oldugu iddiasiyla Karamanoglu Mehmed Bey'in ortaya çikardigi Cimri (Giyaseddin Siyavus)'nin yakalanmasi hadisesinde (1277) rol aldiklarina göre bu tarihte Kütahya, Afyon ve Denizli taraflarinda yerlesmis olmalidirlar.

Baba Ishak isyani sirasinda Malatya'da olan Germiyanlilarin Cimri hadisesi esnasinda Bati Anadolu'da bulunmalari, muhtemelen Mogol istilasi sebebi ile bu bölgeye göç ettiklerine delâlet etmektedir.

c- Germiyanogullari Beyligi'nin Kurulusu:

Cimri olayi sirasinda (1277) Bati Anadolu'da bulunan ve Anadolu Selçuklulari'nin hizmetinde hareket eden Germiyanlilara bu hizmetleri karsiliginda Kütahya ve civari ikta, yani timar olarak verilmis olmalidir. Bu hadise sirasinda Sahipata ogullari emrinde oldugu görülen Germiyanlilar, bu tarihten itibaren güçlü bir beylik haline gelmeye basladilar. Nitekim Bati Anadolu'daki Aydin, Mentese, Saruhan, Denizli beyleri ilk zamanlarinda Germiyanogullari'na tâbi idiler.

Mogollar'in Anadolu'yu isgali ve Selçuklu Devleti üzerinde hakimiyet kurmalarindan sonra XIII. yüzyilin sonlari ile XIV. yüzyilin baslarinda uçlardaki beyler bagimsizliklarini almaya basladilar. Germiyanlilar da Selçuklu-Mogol idaresine karsi çikarak 1283'ten itibaren bir beylik olarak teskilatlanarak II. Mesud'a karsi mücadeleye giristiler. 1286-1291 yillari arasinda meydana elen bu olaylarda bazan Germiyanlilar, bazan da Selçuklu sultani II. Mesud galip geldiler. Bu tarihlerde Germiyan kuvvetlerinin basinda Hüsameddin I. Alisir bulunuyordu. XIII. asrin sonlarinda ise beyligin basinda Hüsameddin Bey'in kardesi Yakup Bey bulunuyordu ve bu sirada Germiyanlilar, Selçuklular'a tabi olarak iyi iliskiler içinde idiler.

I. Yakub Bey:

Germiyanogullari Beyligi'nin kurucusu Yakub bin Alisir olup, onun zamaninda en parlak devrini yasamistir. Yakub Bey, Anadolu Seyçuklu Devleti hizmetinde emir-i kebir sifatini tasiyacak derecede önemli vazifelerde bulunmustur. Yakub Bey bu dönemde nüfus sahasini Kirsehir'e kadar uzatti. III. Alaaddin Keykubad'in saltanattan çekilmesinden sonra Selçuklu tahtina ikinci defa geçen II. Giyaseddin Mesud'a tabi olmayan Yakub Bey, Ilhanli Devleti'nin hakimiytini taniyarak senelik vergi vermeye basladi. Bu dönemde Karamanoglu Beyligi'nden sonra Anadolu'da en önemli beylik Germiyan Beyligi idi. Yakub Bey yaklasik 1305'de kumandani Aydinoglu Mehmed Bey'i, Bati Anadolu'daki sinirlarini genisletmek maksadiyla görevlendirdi. Aydinoglu Mehmed Bey Birgi merkez olmak üzere Izmir ve civarinin fethine tesebbüs etmis ve daha sonralari bölgede kendi beyligini kurmustur. Yakub Bey zamaninda Bizanslilar'la karsilikli savaslar yapilmistir. Nitekim Yakub Bey 1305'de Menderes nehri kenarindaki Tripolis sehrini ve Angir (Kiliseköy)'i zaptetmis ve otuzbin kisilik bir kuvvetle Philadelphia (Alasehir)'yi kusatmistir. Ancak Bizans'in istegi üzerine yardima gelen Katalanlarin saldirisi karsisinda geri çekilmek zorunda kalmistir. Katalanlarin bölgeyi terketmesinden sonra Yakub Bey, yeniden Philadelphia (Alasehir) üzerine giderek vergiye bagladi (1314).

Ilhanli hükümdari Olcaytu'nun Anadolu'daki beylikleri itaat altina almak için gönderdigi (1314) Emir Çoban'in davetine gelerek itaatlerini bildiren beyler arasinda Germiyanli Alisirogullari ve Germiyanogullari'na tabi beyler de vardi. Daha sonra Emir Çoban oglu Demirtas, Anadolu'ya geldiginde (1325) Esref ve Hamidogullari Beyliklerini ortadan kaldirmis, digerlerini zaptetmek için Egridir'de hazirlik yaparken maiyyetindeki beylerden Eretna'yi da Karahisar-i sahip taraflarina göndermisti. Yakub Bey'in damadi olan Karahisar Bey'i kayinpederinin yanina Kütahya'ya siginmistir. Yakub Bey ile Eretna Bey arasinda bir savas çikmak üzere iken Demirtas'tan gelen emir üzerine Eretna Bey Sivas'a çekilmislerdir (1327). Yakub Bey'in 1340'larda vefat ettigi tahmin edilmektedir. el-Ömerî, Yakub Bey devrinde Germiyan Beyliginin talimli düzenli ordusu oldugunu kaydetmektedir.

Mehmet Bey (1340-1361)

Yakub Bey'den sonra Germiyanogullari Beyligi'nin basina oglu Mehmet Bey geçmistir. Mehmed Bey, mücadeleci ve savasçi anlamina gelen Çahsedan veya Çagsadan lakabiyla aniliyordu. O'nun zamaninda,daha önce Katalanlar tarafindan isgal edilen Küldi (Kula) kasabasi rumlardan, Angir (Simav) kasabasi Bizans Imparatorlugu'ndan geri alinmistir. Mehmed Bey hakkinda bilinenler çok azdir. Germiyanogullari Beyligi Yakub Bey'den sonra eski üstünlügünü kaybetmis, hatta Mehmed Bey devrinde Aydinogullari bagimsiz hale gelmislerdir. Mehmed Bey 1361'de vefat etmistir.

Süleyman Sah (1361-1387)

Sah Çelebi olarak da anilan Süleyman Sah, babasi Mehmed Bey'in vefati üzerine Germiyan hükümdari olmustur. O'nun hükümdarliginin ilk yillari olaysiz geçmistir. Karamanogullari Alaaddin Bey ile Hamidoglu Ilyas Bey arasindaki mücadelelerde Ilyas Bey'in tarafini tutmustur. Karamanoglu'nun saldirisina ugrayan Ilyas Bey kendisine sigininca ona yardim etmis ve topraklarini geri almasini saglamistir. Bu durum Süleyman Sah ile Karamanoglu Alaaddin Bey'in arasini açmistir.

Bu dönmde Germiyan beyligi iki önemli Anadolu beyligi arasinda sikismistir. Süleyman Sah, kuzeyde devamli topraklarini genisleten Osmanlilar'dan ve güneydoguda Karamanlilar'dan gelecek saldirilara karsi topraklarini koruyabilmek için bazi imkanlar aramistir. Bu maksatla kizi Devlet Hatun'u I. Murad'in oglu Yildirim Bayezid ile evlendirmis ve kizinin çeyizi olmak üzere Kütahya, Tavsanli, Simav ve Egrigöz dolaylarini Osmanlilar'a birakmistir. Böylece büyük fedakârliklarla dostluk iliskisi kurmaya çalisan Süleyman Sah, kendisi Kula'ya çekilmistir (1381). Yildirim Bayezid ise Kütahya valiligine getirilmistir.

Ayni dönemde Karamanoglu Alaaddin Bey de Osmanlilar'la akrabalik kurmak istemis ve I. Murad'in kizi Melek Hatun ile evlenmistir. Ancak bu evlilik Germiyanoglu Süleyman Sah'i tedirgin etmistir.

Süleyman Sah 1387'de Kula'da vefat etmis ve orada yaptirdigi Gürhane Medresesi'ne defnedilmis ve yerine oglu II. Yakub Bey Germiyan beyi olmustur.

II. Yakub Bey

Babasi Süleyman Sah zamaninda Usak ve Suhud bölgesinde vali bulunan Yakub Bey onun ölümü üzerine (1387) Germiyan beyi olmustur.

Osmanli padisahi I. Murad'in Kosova Savasi'na diger bazi beylikler gibi yardimci kuvvet gönderen II. Yakub Bey, I. Murad'in savas meydaninda sehit düsmesi üzerine Osmanli nüfusundan kurtulmak istedi. Karamanogullari basta olmak üzere bazi topraklari Osmanlilar tarafindan alinan Hamid, Saruhan ve Mentese beyliklerinin olusturdugu ittifaki destekledi. Ayrica bu durumdan istifade ederek babasi tarafindan kizkardesinin çeyizi olarak verilen yerlerden geri aldi ve Kütahya'yi ele geçirdi.

Bu durum karsisinda Yildirim Bayezid, Rumeli'de sulh ve sükunu sagladigi gibi Sirplarla da anlasma yapti. Daha sonra hemen Anadolu'ya geçen Bayezid, kisa zamanda kendi aleyhine gerçeklestirilen ittifaki dagitti. Saruhan, Aydin ve Mentese beyliklerini isgal ettikten sonra Kütahya'ya yöneldi. II. Yakub Bey bu durumdan endiseye düstügü için Yildirim Bayezid'i pekçok hediyelerle karsiladi. Ancak Osmanli Padisahi, kayinbiraderine güvenmedigi için yakalatmis, veziri Hisar Bey ile birlikte Rumeli'de Ipsala kalesine hapsetti.

Böylece bütün Germiyanogullari'na ait topraklar Osmanli ülkesine katilmis oldu (1390).

Yakub Bey 1399'a kadar Ipsala'da kaldi ve sonunda bir firsatini bularak kaçti ve deniz yoluyla Sam'a gitti. O sirada Sam'a gelmis olan Timur'a siginan Yakub Bey, maiyyetinde olanlarla birlikte Ankara Savasi'na katildi (1402). Yildirim Bayezid'in Timur'a maglub olmasiyla Osmanli Devleti'nin parçalanmasi üzerine diger beylikler gibi Germiyan Beyligi de yeniden teskil edildi ve idaresi II. Yakub Bey'e verildi. Böylece Yakub Bey oniki yillik bir aradan sonra yeniden beyliginin basina geçmis oldu. Timur, Ankara Savasi'ndan sonra Kütahya'ya gelmis ve bir ay kadar burada ikamet etmistir.

Yildirim Bayezid'in ölümünden sonra onun sehzadeleri arasinda ortaya çikan karisikliklar sirasinda önce Karamanoglu ile bir ittifaka giren Yakub Bey, daha sonra Çelebi Mehmed'in tarafina geçti (1410). Ancak bu duruma tepki gösteren Karamanoglu Mehmed Bey, Germiyan ili üzerine giderek Kütahya'yi zaptetti. Bu suretle Yakub Bey, ikinci defa ülkesini terketmek zorunda kaldi. Çelebi Mehmed'in Rumeli'de asayisi sagladiktan sonra Anadolu'ya geçmesi üzerine Bursa'ya kadar ilerlemis olan Karamanoglu derhal geri çekilmis, hatta Germiyan topraklarini da terketmistir. Osmanli padisahi Çelebi Mehmed Karamanoglu üzerine yürürken Yakub Bey de yardimci olmaya çalismis, zahire ve levazim tedarik ederek harekati kolaylastirmistir. Böylece Yakub Bey ikinci defa ülkesine sahip olmus ve Osmanli hakimiyetini tanimistir (1413).

II. Murad devrinde de Osmanlilar'la iyi geçinmeye çalisan Yakub Bey bir oglunun olmamasi ve yasinin ilerlemesi sebebiyle ülkesini Osmanli padisahina birakmayi düsündü. Bu maksatla yasi sekseni mütecaviz iken Bursa üzerinden Edirne'ye seyahat etti. II. Murad'la görüsmesi sirasinda hüsn-i kabul gördü ve merasimle karsilandi. Germiyan ilini II. Murad'a vasiyet ederek tekrar ülkesine döndü. Yakub Bey, Kütahya'ya dönüsünden bir sene sonra öldü (Ocak 1429) ve kendi imaretinin mescidindeki mihrabin arkasina defnedildi. Yakub Bey, aradaki fasilalarla birlikte 42 yil hükümdarlik yapti.

TESKILÂT VE KÜLTÜR

a- Sosyal ve Ekonomik Hayat

Germiyanogullari Beyligi'nin en güçlü oldugu I. Yakub Bey devrinde sosyal ve ekonomik hayatin da gelismis oldugu anlasilmaktadir. Sehabeddin Ömeri, Germiyan beyinin 700 sehir ve kalesi oldugunu, ordunun tam teçhizatli oldugu, kiymetli esya ve hayvanlara sahip bulundugunu bildirmektedir. Ticarete önem veren ve nakliyesinde Menderes nehrinden yararlanan Germiyanlilar bazi ihraç mallarini bu vasita ile Ayasulug ve Balat yoluyla denizden ihraç ederlerdi. Yine bu devirde Bizans, her yil Germiyan beyine 100.000 dinar ve pekçok kiymetli esyayi hediye olarak gönderiyordu.

Germiyanogullari devrinde "Germiyan kumaslari" olarak meshur dokumalar çok kiymetli idi. Anadolunun her tarafinda taninan ve Bursa pazarlarinda da bulunan Germiyan kumaslari Osmanli sarayina giden hediyelik esyalar arasinda da yer aliyordu. Yine Denizli'de dokunan ve ak kalemli denilen kumastan hil'at yapilirdi. Sariklik bezler de yine bu bölgede dokunuyordu ve I. Murad'in kullandigi sarik burada islenen tülbentten idi.

Germiyanogullari'ndan Osmanlilar'a intikal eden vakfiyelerden anlasildigina göre tesis edilen imaret ve zaviyelerde yolcu ve fakirlere en iyi sekilde hizmet ediliyordu.

O dönemde halk yerlesik ve konar-göçer olmak üzere iki kisimdi. Köy ve kasabalarda yasayanlar zirai ekonomiye sahip olduklari halde, sehirdekiler ticaret yapiyorlardi. Konar-göçerler ise hayvan besiciligi ile mesguldüler.

Germiyan hükümdari Süleyman Sah ve II. Yakub Bey adina bastirilmis gümüs sikkeler bulunmaktadir. Ayrica Yakub Bey, Timur'un himayesinde iken onun adina, Osmanli himayesinde iken II. Murad adina da para bastirmistir.

b- Ordu

Diger Anadolu Beylikleri'nde oldugu gibi Germiyanogullari'nda da askerî kuvvet timarli sipahi idi. Ayrica beylerin iktalarina göre silahli kuvvet beslemeleri gerekiyordu. Ordu kumandanina subasi deniliyordu. Germiyanogullari'na tabi beyliklerle birlikte 200.000 atli ve yayadan ibaretti. Beyligin kendi ordusu ise 40.000 idi. Germiyanogullari beyligi ordusunda kargi kullanan ve ok atan birlikler bulunmakta, savas haricinde ordu zaman zaman askerî manevralar yapmaktaydi. Ayrica Germiyanlilar sinirlarinin korunmasi maksadiyla ve savasa karsi tedbir olmak üzere mevziler kazdirip buralara topladiklari kuvvetlerle harp hazirliklari yapiyorlardi.

c- Ilmî ve Kültürel Faaliyetleri

Germiyanogullari devrinde Kütahya ilmî ve edebî faaliyetlerin merkezi idi. Burada, bugün Demirkapi Medresesi olarak bilinen Vacidiye Medresesi ve II. Yakub Bey Medresesi en önemli ilim müesseseleridir. Bir kadi olan Ishak Fakih'in insa ettirdigi medrese de bu devirde faaliyet göstermistir. Bu medreselerde nakli ilimlerin yaninda heyet ve astronomi de okutuluyordu.

Umur b. Sava'nin yaptirdigi Vacidiye Medresesi'ne adini veren Müderris Abdülvacid, uzun yillar hocalik yapmis ve bazi eserler kaleme almistir. Fikih dalinda Serhu'n-nikaye adli eseri telif eden (1403) Abdülvacid, astronomi konusunda Çagmini'nin Mülahhas adli kitabina serh yazmistir.

Germiyanogullari zamaninda yetisen ilim ve fikir adamlarinin varligi bize bu devirde beylik merkezinin ne derece canli bir kültür hayatina sahip olduguna delalet etmektedir. Germiyan beylerinin ilim ve fikir adamlarini korumalari ve onlara deger vermeleri bu ortamin glismesini saglamistir. Germiyan ilinin Osmanlilar'a geçmesiyle bu dönemde yetisen ilim ve fikir adamlari, edebiyatçi ve sairler de Osmanli idaresinde hayatlarini sürdürmüsler ve eserler vermeye devam etmislerdir.

Edebî sahada ise Seyhoglu Mustafa, Ahmedî, Seyhî, Ahmed-i Dâî gibi sairler yetisti.

Seyhoglu Mustafa, Süleyman Sah'in emriyle Farsça Merzübannâme ve Kabusnâme'yi Türkçe'ye tercüme etmistir. Yine Süleyman Sah'in istegi üzerine kaleme aldigi Hursidnâme adli mesneviyi onun ölümü üzerine Osmanli padisahi Yildirim Bayezid'e takdim etmistir. Siyasetnâme tarzindaki eseri Kenzü'l-Kübera ise Türkçe mensur bir eserdir.

Ahmedî'nin Iskendernâme'si de yine bu dönemde kaleme alinmistir. Ahmed-i Daî ise Yakub Bey'in emriyle rüya tabirine dair Tabirnâme adiyla Farsça'dan bir eser tercüme etmistir.

d- Imar Faaliyetleri

Germiyanogullari devrinde cami, medrese, çesme gibi çesitli mimarî eserler insa edilmistir. Ankara'da Kizilbey Camii (1299), Denizli'de Süleyman Sah'in yaptirdigi Ulu Cami (1368), Kütahya'da Kale-i Bala Camii (1377), Kursunlu Camii (1377), Balikli Camii, Analci Mescid, Vacidiye Medresesi, Usak'ta Kavsit Çesmesi, Kütahya'da Ishak Fakih'e ait çesme mimarî eserlerin en önemlileridir.